Hayatın koşuşturması içine kapılınca, başımıza gelen her şeyin aslında ne kadar ilginç bir o kadar da tesadüfi olaylara gebe olduğunu kaçırıyoruz sanırım. Karşılaşmaların, tanışmaların, ayrılıkların ve hatta ölümlerin bile bambaşka kapıları açtığını yaşarken anlamıyoruz da, geriye dönüp baktığımızda “vay be” diyoruz her seferinde.
Bugün iki buçuk yıl önce başıma gelenlerden sonra yazdıklarımı okudum, nereden esti bilmiyorum ama o döneme ait üç beş yazımı seneler sonra sanki bir yabancının yazısını okuyormuşçasına biraz şaşırarak biraz da üzülerek okudum.
Bu arada yazarların “ben kendi yazdığım kitabı okumuyorum” gibi triplerinde bir nebze olsun haklı olduklarını da belirtmek isterim. Zira mesela ben kendi yazdığım yazıları aradan aylar geçmeden açıp okuyamıyorum. Bir de birisi “harika yazıyorsun, çok güzel yazıyorsun, blogunu keşfettim, şu an yazını okuyorum” dediğinde acayip utanıyorum.
Hani günün birinde kitap çıkarırsam tüm sosyal medya hesaplarımı kapatıp, üç yıl falan ortadan kaybolabilirim haberiniz olsun 🙂
Neyse ne diyordum. Evet malum döneme ait yazılarımı okudum bugün ve sonrasında altındaki yorumlarınızı.
Ukalalık edip kendimi övmek etmek değil amacım ama dışarıdan biriymiş gibi okuyunca oradaki satırları, içim yandı çok üzüldüm o kıza.
25 gibi küçük bir yaşta birdenbire hayatı alt üst olan, yapayalnız kalan, hayalleri yıkılan bir kız.
Sevgiye, aşka, samimiyete olan inancını kaybetmiş, herkese karşı güvenini yitirmiş o kızın yazdığı satırlar acıttı canımı.
Ama bir yandan da duruşu, geleceğe olan inancı, kendini olumlu düşünmeye zorlaması kısacası “güçlü oluşu” inanılmaz gururlandırdı.
Her “insanın başına her şey gelir, insan her şeyin üstesinden gelir, gelecek daha güzel olacak, anı yaşa, en çok kendine değer ver” diye tavsiyelerini okudukça “vay be” dedim “ne kız ama! Onca şeye rağmen hayata küsmek ve başına yıkılan dünyaların altında kalmak yerine o ağır molozları temizleyip sıfırdan inşa etmeye çalışmak kolay değil. Helal olsun”
Sonra yorumları okudum, beni tanıyan tanımayan, sessiz takip eden, her daim yorum yapan, yüz yüze görüştüğüm insanların yazdıklarını.
Verdikleri tavsiyeleri, “harikasın, bitanesin, biz hep yanındayız, çok mutlu olacaksın, sana dualar ediyorum” deyişlerini.
Yine “vay be” dedim “ne kız ama! Sadece bu minik bloğa yazarak bile senelerce ne güzel insanlar biriktirmiş. Demek ki kendini çok güzel anlatmış, yüreğini çok doğru sergilemiş, samimi ve içtenmiş”
Aradan iki buçuk yıl geçti evet. Zaman tutulamayacak kadar hızlı geçiyor. Ne kadar anda kalıp, ne kadar verimli yaşıyorum şu an bilmiyorum. Sanırım bunun yorumunu ben yapamam, beni tanıyanlar belki daha sağlıklı görebilirler farkı.
Kendimi yok yere üzdüğüm, hiç gerçekleşmeyecek ihtimallere ağlayıp, incir çekirdeğini doldurmayacak şeylere sevindiğim, onlarla mutlu olduğum oldu.
Aşık oldum, sevdim, ayrıldım, yeniden aşık oldum bu süreçte.
Yine bazı insanlara kendimden fazla değer verdim, hiç beklemediğim kişiler hiç beklemediğim hayal kırıklıkları yarattı bende.
Ama bilmiyorum ki, sanırım biraz daha büyüdüğüm için farkında olarak yaşadım bunların hepsini.
Sonuçta hayat bir futbol ligi bence, bir sürü maça çıkıyoruz hepimiz bir sezon boyunca.
Kimi zaman ezeli rakiplerimizle, kimi zaman güçsüz takımlarla.
Kiminde hat trick yaparken, kiminde hezimete uğruyoruz.
Bazen sakatlarımız eksiklerimiz çok oluyor takımımızda, ona rağmen en azından berabere kalıp bir puanla ayrılıyoruz stattan.
Kimi zaman deplasmana gidiyoruz, uzak diyarlara, bilmediğimiz kıyılara; hiç tanımadığımız bilmediğimiz coğrafyada taraftarımızdan uzakta oynuyoruz maçlarımızı.
Bazen çok kötü oynadığımızda yuhalanıyoruz, protesto ediliyoruz, üzülüyoruz son dakika yenilgilerine, futbolcuları ya da teknik direktörü suçluyoruz.
Ama ne olursa olsun sezonun sonunda kimi zaman şampiyon olarak, kimi zaman da orta sıralarda tamamlıyoruz ligi.
Ben de iki buçuk sezon tamamlamışım kendi hayat ligimde.
Şampiyon olarak tamamladığımda oldu, kendimce hayal kırıklığı yaşadığım zamanlar da.
Yine de bence daha güçlü, daha akıllı, daha çok gülen, daha neşeli bir “Hamide” var artık.
Siz ne dersiniz?
6 Yorum Var
ara sıra arşivimden ben de okurum eski yazılarımı.. o yüzden blog yazmayı çok seviyorum 🙂 yıllar geçiyor fikirlerimiz değişiyor, duygularımız değişiyor , bunlar da bize güzel anı olarak kalıyor 🙂
kesinlikle… insan gelişimini ya da bazen geriye gidişlerini görebiliyor.
zaman her şeyin ilacı diyorlar.
öyle kesinlikle ama beklemeyi bilene…
24 yaşındayım.
Ve gerçekten el bebek gül bebek büyümedim.
Bırakıp giden bir baba mesela..
Neyse..
Sanıyordum ki ben güçlüyüm.
Belki de gerçekten güçlüyüm.
Ama Niye her defasında düşüyorum ve kalkışım zor oluyor?
Güven nasıl bir şey ki çok kolay suistimal ediliyor.
Bazen düşünüyorum ben bu hayatın neresindeyim.
Küfür ediyorum bazen aşık olabildiğim için kendime.
Sonra bi bakıyor bana iyi ki diyorum.
Bu hayat hep mi böyle sürecek bilmiyorum.
Fakat şu bir gerçek yoruluyorum.
benim ne kadar yorulduğumu tahmin bile edemezsin. hayatın hala benimle uğraşmasını tam oldu derken yine yıkmasını. bu kez nası toparlayacağım diye düşünmekten geçen uykusuz geceleri…