Beş yıldır blog yazıyorum ve bu beş yılda hayatımın geri kalan 23 yılına bedel şeyler yaşadım. Iyi şeyler de cok6 can yakan kötü şeyler de…. Yeri geldi can sıkıntımı, üzüntümü, mutsuzluğumu, şikayetlerimi ve hatta başkalarının dillendiremeyeceği ihanetleri anlattım, yeri geldi mutluluktan havaya uçtuğum günleri, gördüğüm yerleri, dostlarımla yaptıklarımı yazdım.
Ama sanırım hiçbir zaman gecenin bir yarısı yazmadım, içim hiçbir zaman böyle dolu olmadı sanırım. Belki de oldu ama tahammül sınırı yüksekti tolere edebildim. Ama şu an bana yapılan haksızlığı, hakkımda düşünülenleri sindirebilecek bir kafada değilim maalesef.
İnanirsiniz inanmazsiniz bilmiyorum ama benim inancima göre bir yaratıcı var ve o herkesi her yapılanı her yasatilani ve her yaşananı izliyor ve bir nevi not tutuyor. Iyi kötü güzel çirkin ne varsa yazıyor. Yeni moda ifadesiyle evren kişinin ettikleriyle bulduklarını karsilastiriyor ve hangi taraf eksikse esitlemek adina tamamliyor kefeyi. Eğer uğradığımız haksızlıklar yasadigimiz mutsuzluklar fazlaysa eninde sonunda güzellikler çıkarıyor karsimiza, iyi ki dedirtiyor, kiymet bildiriyor, mutlu ediyor. Haa ama eğer kirdigimiz kalpker, aldigimiz ahlar, yaktigimiz canlar, yedigimiz kul haklari fazlaysa dur bakalim orada diyor, artik yeter, şimdi senin de terazini esitleme vakti…
Böyle bir düzen varken evrende, iyi ya da kötü her şeyin ama her şeyin karşılığının mutlaka alindigi bir dünyada yasiyorken neden bile isteye haksız yere kalp kırar ve ah alir insan! Neden? Benim aklım mantığım almıyor. İnancin, Tanrın ne olursa olsun niye birini bilerek üzer ki birisi? Haksız yere haklılık iddia eder, emeğini sorgular, canini yakar?
Ben saatlerdir düşünüyorum ve bir yanıt bulamıyorum.
Çok üzülüyorum. Çok kızıyorum bir de. Herhangi birine değil, kendime. Keşke bu kadar iyi niyetli, bu kadar yufka yürekli, bu kadar temiz kalpli ve bu kadar saf birisi olmasaydim, siktir et demeyi basarabilseydim, kendimi diger bütün herkesten daha fazla düşünmeyi onemsemeyi becerebilseydim diye…
Bir tek kendinsin hayatta, burnun sürte sürte öğretiyor hayat. Bugün de böyle bir burun sürtme günüydü işte. Kimseye kendinden fazla vermemeyi, öyle tepelere koymamayi, eşek gibi çalışmamayi, bencil olmayi, dert dinlememeyi ama başkalarına dert olmayi, susup oturmamayi ne zaman ogrenicem ki ben!!! Nankör olan insanoğluna karşı siktiri cekebilmeyi ne zaman becerebilcem?
1 Yorum Var
İnsanlar için kötülük normalleşip bir norm olmaya başladığında beri yapılan her kötülük bazı insanlar için bir ibadet şekline, bir sevap şekline dönüştü.