Her yil yaz tatilini Türkiye’deki tiklim tikis beachlerde bangir bangir müzikle gecirip dünya kadar para harcayarak gecirmektense, denize kiyisi olan bir ülkeye gidip hem yeni bir yer görüp hem de kafa dinlemeyi tercih ediyoruz. Bir yil Italya’da bir yil balayi vesilesiyle Amerika ve Meksika’da gecen yili da Mykonos ve Atina’da gecirmistik yaz tatilini. Bu yil da yine Avrupa kitasinda kalalim dedik ve Dubrovnik-Kotor-Budva-Tirana dörtlüsünü hedef olarak belirledik.
Bunlardan Dubrovnik yani Hirvatistan Türk vatandaslarindan vize istiyor ama Karadag ve Arnavutluk icin vize gerekmiyor. Ilk olarak ucakla Dubrovnik’e gittik, sonrasinda tüm yolculuklarimizi otobüsle yaptik. Araba kiralamayi tercih etmedik, cünkü Dubrovnik’ten arac kiralayip Tirana’ya birakmak yani araci AB ülkesinden AB üyesi olmayan bir ülkeye götürmek oldukca maliyetli. Güvenlik kismini pek düsünmedik, herhangi bir güvenlik sikintisi oldugunu sanmiyorum ama yedi sekiz gün boyunca arabanin kirasi, benzini, park ücreti, bir de ülkeler arasi gecis icin ödedigin para cok yüksek oluyordu. Bu sebeple detaylari yazilarimda verdigim gibi otobüsü tercih ettik. Tabii arastirma yaparken arac kiralayanlarin yazilarini da okudum, bircok kisi rahat rahat seyahat etmis ama dedigim gibi bu ancak arabayi aldiginiz yere geri birakacaksaniz mantikli. Ama bizim gibi baslangic noktanizla bitis noktaniz farkli ülkeler ise akillica bir secim degil.
Dedigim gibi son yillarin en popüler sehirlerinden biri olan Dubrovnik, bizim bu yilki tatil duraklarimizdan biriydi. Dubrovnik Adriyatik’e kiyisi olan, tarihi 1300lü yillara kadar dayanan bir Hirvat sehri. Gecmisi bu kadar eskilere dayandigi icin sehirde cok fazla tarihi eser bulunuyormus ancak 1991 yilinda Yugoslavya dagilisi sirasinda cikan ic savasta Sirplar tarafindan bu eserlerin cogu zarar görmüs. Sehir 1979’dan beri UNESCO Dünya Miraslari listesinde yer aliyormus.
Ancak Dubrovnik’in bu kadar popüler olmasinin sebebi dünyada milyonlarca kisinin izledigi Game of Thrones dizisinin King’s Landing sahnelerinin burada cekilmis olmasi. Dizi sehirde resmen yeni bir ekmek kapisi acmis. Ellerinde sahnelerin fotograflariyla dolasan ve dizide görülen tüm noktalari gezdiren rehberlerle dolu etraf. Zaten ufacik olan Eski Sehir kisminda sirf bu yüzden gelen uzak dogulu turistler yüzünden adim atacak yer kalmamis diyebiliriz.
Dizinin bir baska olumsuz etkisi de sehirdeki fiyatlari tavan yaptirmis olmasi. Nasil olsa herkes görmeye geliyor diye isletmeciler artirdikca artirmislar her seyin fiyati. Hirvatistan para birimi olan Kunanin TL karsiligi 0,86 TL. Buraya kadar her sey normal. Ama büfenin birinden 0,5 litrelik su almak isteyip 22 kuna (18.94 TL) oldugunu ögrenince büyük bir sok yasiyor insan. Avrupa’nin en pahali sehirleriyle yarisacak derecede pahali bir yer haline gelmis maalesef.
Dubrovnik Havaalanindan sehre ulasmak icin havaalaninin hemen disindan kalkan shuttle otobüsleri kullanabilirsiniz. Maalesef ücreti 45 Kuna yani 40 TL civari. Sizi limanin yaninda eski sehrin girisinde birakiyor ve tahminimce oradan da yolcu alip yine havaalanina gidiyor.
Konaklama icin eski sehir bölgesinde kalmak zaten imkansiza yakin (hem cok pahali hem de her yer dolu), ki bana sorarsaniz gerek de yok. Biz iki kisi iki gece konakladigimiz Lapad’daki odamiza 158€ ödedik. Acik söylemem gerekirse oda vasatin biraz üstüydü ama bulabildigim en uygun fiyatli secenekti.
Bizim gibi eski sehirden biraz uzak bir yerde kalirsiniz ulasiminizi otobüslerle ya da taksiyle yapabilirsiniz. Dubrovnik’le ilgili güzel bir detay: Tüm taksiler ayni zamanda uber! Yani uberden arac cagirip taksi seklinde arac gelirse sasirmayin. Otobüs biletlerini otobüsün icinde alabiliyorsunuz ama maalesef kredi karti gecmiyor. Ancak otobüsler disindaki neredeyse her yerde kredi karti geciyor yani eger kisa kalacaksaniz para bozdurmaniza gerek yok.
Dubrovnik’te gezilecek her yer eski sehir bölgesinde. Mutlaka görülmesi gereken turistik noktalarin haricinde benim tavsiyem ara sokaklara (sokak da denemez gerci, daracik merdivenlerden olusan yollar) girip kaybolmaniz. Zira öyle güzel köseler var ki insan hayran kaliyor.
Walls of Dubrovnik
Eski sehrin etrafini saran yaklasik 2 km uzunlugundaki bu duvarlar Game of Thrones’un savas sahnelerinde Tyrion’un ya da Cersei’nin asagida bekleyen düsmanlarina baktigi noktalardan. Gezmek icin kisi basi 18€. Bu sitede sadece sehir surlarinin degil, Dubrovnik’teki diger turlari da bulabilirsiniz. Tabii ki biz 36€ verip de surlari gezmedik, neticede sur her yerde sur, üzerinde Lannisterlar gezdi diye altin mi kaplandilar canim!
Bell Tower – Can Kulesi
31 metre yüksekliginde 1444 yilinda insa edilen Can Kulesi sehrin en önemli simgelerinden biri. Sehrin ana caddesinde yürürken karsiniza cikacak bu kuleyi ve cevresini gezmeden dönmeniz mümkün degil.
Onofria Della Cava – Büyük & Kücük Onofrio Cesmeleri
1438 yilinda Italyan mimar Onofrio della Cava tarafindan insa edilen cesmelerden biri Pile kapisina cok yakin bir noktada yer aliyor. Cesmenin üzerindeki bazi kücük heykelcikler 1667’deki büyük depremde kaybolmus. Sehrin ana caddesindeki Luza Square’de yer alan kücük cesme ise o dönemde pazar yeri olan bu bölgenin su ihtiyacini karsiliyormus.
St. Saviour Church & St. Blaise’s Church
Biri 17.yyda digeri 18.yyda insa edilen bu kiliseler her Avrupa sehrinin oldugu gibi Dubrovnik’in de olmazsa olmaz noktalarindan ikisi. Avrupa’da gördügüm kilise ve katedral sayisi hayatimda gördügüm camii sayisinin dörde bese katladigindan beri artik cok ilgi beslemiyorum bunlara.
Konoba Jezuit Ladders – Jezuit Merdivenleri
Cersei King’s Landing’deki FETÖ yapilanmasina bas kaldirmis ve bas rahip tarafindan cezalandirilmisti. Cezasi da manastirdan saraya kadar halkin arasindan cirilciplak yürümekti. O yürürken halk onu “Shame Shame” diyerek linc ediyordu. Bu sahne sinema tarihine Walk of Shame olarak gecti ve tam olarak bu merdivenlerde cekildi. Merdivenleri tirmandiginizda karsiniza St. Ignatius Kilisesi cikiyor. Merdivenler her daim –haliyle- cok kalabalik. Etrafindaki mekanlarda yemek icmek pahali ama disaridan bir seyler alip merdivenlere oturup bir yandan karninizi doyurup bir yandan da manzarayi izlemek sahane.
City Harbour – Eski Sehir Limani
Eski caglardan günümüze kadar gelmis denize kiyisi olan bir sehrin olmazsa olmazi nedir? Evet bildiniz, tabii ki liman! Burada da surlarin hemen disinda Revelin Kalesine nazir bir liman var. Gidin görün güzel bir yer.
Dubrovnik’te denize girmek isterseniz sehir merkezinden yirmi dk yarim saat uzaklikla plajlar var. Mesela biz kaldigimiz Lapad bölgesine yakin Sunset Beach’e gittik bir gün. Allahim gitmez olaydik. Iki sezlong bir semsiye icin 240 kuna yani yani 206 TL istediler. Yeme icme falan haric. Alt tarafi uzanip guneslenicez arkadas bu neyin firsatciligi! Vermedik tabii. Mykonos’ta bile iki sezlong bir semsiyeye 20€ vermistik ve deniz falan cok güzeldi. Sen kim köpeksin de 32€ istiyorsun afedersin. Ama neyse belki sizin havaya sacacak paraniz vardir diye yazayim dedim ben.
Bir de Lokrum Adasi diye, kücük teknelerle gidebileceginiz bir adacik varmis. Biz gitmedik ama bircok kisi denize girmek icin oraya gidiyormus diye duyduk.
Dubrovnik’te yeme icme de maalesef pahali. Eski sehirdeki bircok restoranin menüsü ve fiyatlari cogunlukla birbirinin ayni. Biz, Jesuit Merdivenlerinden inince meydanin en ucundaki restorana oturduk. O gün Istanbul secimlerinin tekrari vardi, cep telefonundan secim sonuclarini izledik bir yandan da. Sonra yanimiza iyi giyimli restoran calisani bir adam geldi, nasil gidiyor sonuclar diye sordu Türkce. Restoranin ve üstündeki otelin müdürüymüs. Baya muhabbet ettik. Bize cekimler sirasinda Game of Thrones oyuncularinin onun otelinde kaldigini anlatti, egosuz cok normal insanlar dedi, birkac aksam yemeginde raki falan icmisler hatta. O anlatirken ben cok kiskandim tabii. Iki bira, bir fish&chips bir de carpacio icin yaklasik 35€ ödedik ki Avrupa ortalamasinin cok cok üstünde bir fiyat bu.
Dubrovnik’in ardindan otobüsle Montenegro’nun Kotor sehrine gectik. Siradaki yazida onu anlatacagim uzun uzun.
Yorum Yok