Bu siralar tembelligim üzerimde! Balayindan döneli tam bir ay oldu, ufak bir dünya turunu (tamam biraz abartiyor olabilirim :p) geride biraktik ama nedense elim yazilarini yazmaya bir türlü gitmiyor. Depresyona sürüklendim sürüklenicem, icimden hicbir sey yapmak gelmiyor, gezerken “dönünce ilk is blogda anlatmaliyim gördüklerimi” diye heveslenirken simdi aman neyse beklesin kafasindayim. Neden böyle acaba? Mevsimden dolayi sadece hepinizde var mi bu ölü topragi serpilme durumu yoksa ben de mi sikinti var; yok yani ona göre “Allahim dünyayi yok et lütfen hemen simdi” duasina baslayacagim da!
Yine de dünya yok olmadan önce gelecek nesillere bir faydam dokunsun diye (Cünkü ben Newton’um ya cekim yasasini buldum 15 dk önce) gezi yazilarini bitirmeye karar verdim. Bu cümlem de tam bir oksimoron bu arada, hem dünya yok olacak diyorum hem de gezi yazisi yaziyorum, dünya yok olacaksa yazacagim hicbir yeri gezme sansi yok ki gelecek nesilin; zaten onlar ya zombi istilasiyla ugrasacaklar ya da robotlarla savasacaklar! Elon Musk yasadikca ben her seyi bekliyorum.
Ay neyse yine uzun ve alakasiz bir girizgahin ardindan balayimizin ilk ve son duragi Miami’yi anlatmaya baslayayim. Ama onun da öncesinde biz balayinda nasil bir rota izledik, nereden nereye gezdik onu bir özetleyeyim:
Biliyorsunuz biz Münih’te yasiyoruz, ama dügünümüz Istanbul’da oldu; bu sebeple önce Münih’ten Istanbul’a ucup dügünü yaptik. Sonrasinda yaklasik sekiz ay önce aldigimiz Türk Havayollarinin Istanbul-Miami ucusuyla 11 saatlik ucusla Miami’ye ulastik. Balayimizin baslangic noktasi ve bitis noktasi Miami’ydi. Miami’den sonra sirasiyla Orlando – Miami – Cancun(Mexico) – Havana(Cuba) – Miami rotasini izledik 13 gün boyunca ve karada ve havada …. km yol kat ettik. Bugüne kadar Avrupa kitasinda takilan ben icin bu bir rekor olsa da Amerika’ya iki kez gitmis Muro icin devede kulakti.
Miami’de hem vardigimiz gün hem de Küba’dan döndükten sonra iki gün seklinde yaklasik üc güne yakin zaman gecirdik. Eger karis karis gezmek istemiyor, sadece turistik yerlerini görmek istiyorsaniz bu süre kesinlikle yeterli. Bunu üzülerek söylüyorum cünkü maalesef Miami öyle gözünüzde büyüttügünüz kadar gezilecek yeri olan bir sehir degil. Aslina bakarsaniz sahil seridi South Beachve Ocean Drive, alisveris caddesi Lincoln Road, Downtown Miami ve Little Havana Miami’ye gittiginizde gezebileceginiz sehir ici noktalar.
ULASIM
Dedigim gibi Miami’ye Türkiye’den direkt ucusla ya da farkli havayollarini kullanarak aktarmali ucuslarla rahatlikla ucabilirsiniz. Ama jetlag olmamak icin benim tavsiyem ögleden sonra 13-16 arasindaki ucuslara biletinizi almaniz. Türkiye’den yedi saat geride olan Miami’ye giden ucaga Türkiye saatiyle 15’te bindiginizi düsünürsek 15+11-7 hesabina göre Miami saat dilimine göre aksam 21:00 sularinda varmis oluyorsunuz. Böylece hem South Beach’te bir aksam turu atip, bir kokteyl icecek kadar vaktiniz oluyor hem de gece uykunuzu uyuyacaginiz icin ertesi gün kafaniz manyak olmuyor. Sahsen biz bu sistemle ne giderken ne de döndügümüzde jetlag olmadik. Halbuki sosyetik tribi olan “ya sekerim jetlag oldum daaa” cümlesini söylemeye cok sartlamistim kendimi 🙂
Miami icinde toplu tasima hem pahali hem de daginik sekilde oldugu icin biz tüm gezmelerimizi Uber’le yaptik. Sehirde Uber o kadar yaygin ki en uzun bekleme süremiz 4 dk falandi ve normal taksiye göre gayet uygun fiyata, para alisverisi olmaksizin güzel güzel gezdik. O yüzden kisisel tavsiyem Uber’i kullanmaniz. Ha bir de uyari, bazen haritadan bakip “aa burasi yakin görünüyor, yürünür ya” düsüncesine kapilabiliyorsunuz ama yapmayin. Maalesef Amerika koca bir kita yayildigindan genis genis yerlesmisler, öyle Avrupa’daki gibi yürüyerek her yeri gezersiniz olayi yok! Adamlarin sahil seridi bile sekiz kilometre uzunlugundaymis, varin siz düsünün! O yüzden özellikle South Beach kismindan Downtown tarafina gidecekseniz mutlaka bir arac kullanin!
KONAKLAMA
Miami’ye vardigimiz ilk gece (ertesi gün Orlando’ya gececegimiz icin) havaalaninin cevresindeki otellerden birinde kaldik. Zaten Miami Uluslararasi Havaalaninin (MIA) etrafinda zincir otellerin cogunun oteli bulunuyor ve güzel yani bu otellerin havaalanindan alip havaalanina birakan shuttlelari oluyor. Gece 12’ye kadar her yarim saatte bir geceyarisindan sonra saatte bir havaalaninda varis katindaki (Arrivals) Shuttle Bus noktasindan gecen bu shuttlelara el etmeniz yeterli. Biz bookingden buldugum Clarion Inn&Suites otelde konakladik, eski bir otel, tek gece icin cok takilmadik ve ayrica kahvaltisi oldukca güzeldi. Ama eger havaalani yakinlarinda kalmanizi gerektiren bir durum varsa cevrede pek cok otel var, booking üzerinden kolaylikla bulabilirsiniz.
Havana’dan Miami’ye döndükten sonraki iki günümüzü ise South Beach’teki en islek caddelerden biri olan Collins Avenue’daki Dorchester Hotel & Suites’te gecirdik. Yer olarak inanilmaz merkezi olan bu otelle ilgili tek sevmedigim sey banyosuydu. Nedense bana cok eski geldi, her gün temizlendiginden emin olmama ragmen her girdigimde kullanilmis/kirletilmis hissi aldim, o yüzden de cok icime sinmedi. Ama otelin konumu harikaydi. Otel cadde üzerindeydi, bir sonraki paraleli sahil seridi ve okyanustu. Normalde siz havlunuzu alip kuma serilip güneslenebilirsiniz ya da sahildeki isletmecilerden sezlong ve semsiye kiralayabilirsiniz. Kaldigimiz otelin güzel yanlarindan biri de sahildeki bu sezlongcu isletmelerden biriyle anlasmalari olmasi ve otelde konakladiginiz gün kadar size iki sezlong+bir semsiyeyi tüm gün ücretsiz kullanabileceginiz biletler vermesiydi. Böylece ekstra ücret ödemeden deniz (aslinda okyanus) keyfi yapmis olduk! Konumu ve bu güzelligi icin bu oteli sizlere tavsiye edebilirim!
GEZILECEK YERLER
South Beach
Amerikan rüyasi dedikleri seyi dibine kadar hissedebileceginiz yerlerden biri South Beach! Okyanus, tertemiz kum ve günes… Paten yapan, kaykay yapan gencler, kosusunu yapan fit vücutlu insanlar, sevgilisiyle sahilde yayilan ciftler, kumdan kale yapan bebeler, onlara göz kulak olup kitabini okuyan anneler falan hepsi tek bir yerde! South Beach’e geldiginizde Ocean Drive adi verilen sahilin hemen yanindaki caddedeki mekanlarda aksam yemegi yiyip rengarenk kokteyler icin, latin müzügü ve dansina doyabilirsiniz.
Biz vardigimiz aksam otele valizleri birakip South Beach’e gitmek icin Uber cagirdik. Sansimiza bizim yaslarimizdan aslen Meksikali Alejandro adindaki genc ve konuskan bir soföre denk geldik. Kendisi turist oldugumuzu ögrenince Miami South Beach rehberligini görev edindi ve bizi Miami ve sahil seridiyle ilgili bilgiye bogdu, Shakira’nin da evinin (sanirim Seymagilin evi de orada) oldugu Palm Beach kisimlarini gösterdi ve bize birazdan benim size önerecegim bar/kulübü önerdi. South Beach’in en canli en latin en rengarenk kulüplerinden biri Mango’s, Alejandro’nun anlata anlata bitiremedigi kadar varmis. Birer kokteyl icelim diye girdigimiz bu yerde iki saate yakin kaldik. Birbiri ardina canli performanslar, özellikle erkekler icin gözlerine bayram ettirecek latin garson kizlar, her yastan eglenmeye gelmis özellikle kadin gruplarla cok güzel bir yer. Öyle rezervasyon falan da sormuyorlar, gayet rahat iceriye giriyorsunuz, bizdeki gibi siyah takim elbiseli koruma ordusu karsilamiyor sizi. Ben eger yolunuz düserse Mango’ya mutlaka gidin derim.
Downtown Miami
Burasi Istanbul’daki Levent – Maslak arasi Plazalar bölgesinin plazalarinin yüz katli falan olmus hali. Tamamiyla gökdelenlerle cevrili, büyük firmalarin ofislerine ev sahipligine yapan, caddelerine Porsche-BMW gibi araclarin hakim oldugu, herkesin bir Business Man/Business Woman havasinda oldugu Downtown’i sevip sevmemek arasinda kararsiz kaldim. Bir yandan asiri cool bir yer ama bir yandan da kafanizi gökyüzüne kaldiriyorsunuz ve her yer gökdelen, afakanlar basabiliyor. Yine de vaktiniz varsa bence bir tur atin!
Little Havana
Miami’de en sevdigim yerlerden biri Little Havana’ydi. Adindan da anlayacaginiz üzere kücük bir Küba mahallesi olan Little Havana gezip görülecek yerlerin oldugu cadde Calle Ocho (Ispanyolcada Sekizinci Cadde demek), taksiye ya da Ubere Little Havana’da Calle Ocho’ya gitmek istiyorum derseniz göreceginiz her seyin oldugu caddeye kolaylikla ulasabilirsiniz. Peki ne var burada derseniz: Cok sayida taco, tapas gibi latin yemekleri yapan restoran, gündüz vakti bile Küba sarkilari söyleyen canli müzik performanslari, havana romu icen latinler, hediyelik dükkanlar, rengarenk graffitili duvarlarla kipir kipir olarak gezeceginiz bir yer. Sahsen ben Downtown’dan daha cok sevdim burayi. Hep diyorum ben kesin önceki hayatimda latindim, kanimi kaynatiyor böyle yerler ^^
ALISVERIS
Sawgrass Mills Outlets
Evet, en güzelini en sona sakladim 🙂 Malumunuz alisveris demek Amerika demek, Amerika demek outlet demek! Her ne kadar euro-dolar kuru alisveris yapacak hal birakmasa da “Amerika’nin en büyük outleti Miami’de” dediklerinde “bir sey begenirsek böbregimizi satariz artik” deyip tabii ki gittik 🙂 Sawgrass Mills adi verilen bu outlet köyü (evet asiri büyük, eminim anadoludaki bircok köyden büyüktür) sehir merkezinin biraz disinda, biz Orlando’ya arac kiralayip gidecegimiz icin giderken ugrayip yaklasik alti saat falan gecirdik. Araba olmasi hem ulasim acisindan kolay hem de aldiklarinizi bagajina tikabilirsiniz 🙂 Ben ailenin pintisi oldugum icin bircok sey bana ucuz gelmedi, maalesef ki kafam tutari direkt dörtle carpiyor ve “oha ben buna bu kadar parayi hayatta vermem” moduna gelebiliyorum ama yine de SuperDry, GAP, Abercrombie, American Eagles gibi spor tarzda kiyafet satan magazalarda güzel indirimler vardi. Ben almadim ama Luxury Brand denilen markalarda da özellikle canta, cüzdan, ayakkabi üclüsünü iyi fiyatlarla bulabilirsiniz. Biz hem tüm parayi dügüne ve balayina gömdügümüz icin hem de buradan sonra iki ülke bes alti sehir daha gezecegimiz, dört bes kez daha ucaga binecegimiz icin yükümüzü hafif kilmak adina maalesef az sey aldik.
Lincoln Road
Ne araba kiralarim, ne de taksi tutarim; alisveris yapacak sehir icinde bir yer yok mu derseniz Florida eyaleti sizi de unutmamis. Genis bir cadde, sagli sollu dükkanlarla size alisveris keyfini yasatmak icin yolunuzu gözlüyorlar. South Beach’e, Collins Avenue’ya cok cok yakin olan Lincoln sokagi adeta bir Istiklal Caddesi (Cünkü her gördügümüz caddeyi mutlaka Istiklal Caddesine benzetmeliyiz kulübüne ben de üyeyim :)) Almasaniz büle dükkan dükkan gezip sonra da restoranlarda bir makarnaya 20 dolar vererek söverek yemeginizi yiyebilirsiniz.
Bu arada son söz olarak, Amerika pahali memleket gencler; hele Miami asmis! Üstüne bir de kurdan TLye cevirince zenci mahallesine gidip “kardes benim böbregi kaca alirsiniz/Bro how much do you pay for my fucking kidney?” diye sorasiniz geliyor.
Resmen Miami yazimi bitirdim yalniz, su an agliyorum biliyor musunuz? Sirada timsahli Everglades Ulusal Parki olacak, cok heyecanliii 🙂
1 Yorum Var
teşekkürler