Source |
İkili ilişkilerde daha önce üzerine konuştuğumuz sevgi,
saygı, diyalog, dinleyebilmek, kıskançlık gibi kavramların önemi olduğu kadar
iki tarafın aileleri de ilişkinin ömrü ve devamı için önemlidir. Bizim
toplumumuz gibi geleneksel toplumlarda aile en küçük ve en temel birimdir ve
kişinin hayatıyla aldığı her kararda hem yanındadır hem de o kararı etkiler.
saygı, diyalog, dinleyebilmek, kıskançlık gibi kavramların önemi olduğu kadar
iki tarafın aileleri de ilişkinin ömrü ve devamı için önemlidir. Bizim
toplumumuz gibi geleneksel toplumlarda aile en küçük ve en temel birimdir ve
kişinin hayatıyla aldığı her kararda hem yanındadır hem de o kararı etkiler.
Anne-baba olma duygusu, bir çocuğa sahip olmadan yeterince
anlaşılamayacak bir duygudur. Elbette ki hepimiz ailemizi, kardeşimizi çok
severiz ama bir annenin çocuğunu düşündüğü kadar düşünemez ve bence sevemez de.
Sana ait olan minicik bir hücreden meydana gelen, aylarca senin kanından aldığı
besinlerle beslenen sonra da mucizevi bir şekilde kucağına aldığın o minik
bebeği o anne ve babadan başka kimse hayatta o kadar sevemez. Hal böyle olunca
her anne-baba çocuğunun hayatı boyunca aldığı her kararda çocuğunun iyiliğini
düşünerek az ya da çok müdahalede bulunur onu yönlendirir. Ancak bunun dozunu
iyi ayarlamaları gerekir. Zira çocuğun yerine karar almak değil, çocuğunun
kendi başına aldığı kararı değerlendirip yönlendirmelidir. Ebeveyn bunu yapmayıp
çocuğun yerine kararlar alırsa çocuk büyüyüp birey olduğunda kendi başına karar
alamayan, her ailesinin onayını arayan, kendine güvensiz biri olur.
anlaşılamayacak bir duygudur. Elbette ki hepimiz ailemizi, kardeşimizi çok
severiz ama bir annenin çocuğunu düşündüğü kadar düşünemez ve bence sevemez de.
Sana ait olan minicik bir hücreden meydana gelen, aylarca senin kanından aldığı
besinlerle beslenen sonra da mucizevi bir şekilde kucağına aldığın o minik
bebeği o anne ve babadan başka kimse hayatta o kadar sevemez. Hal böyle olunca
her anne-baba çocuğunun hayatı boyunca aldığı her kararda çocuğunun iyiliğini
düşünerek az ya da çok müdahalede bulunur onu yönlendirir. Ancak bunun dozunu
iyi ayarlamaları gerekir. Zira çocuğun yerine karar almak değil, çocuğunun
kendi başına aldığı kararı değerlendirip yönlendirmelidir. Ebeveyn bunu yapmayıp
çocuğun yerine kararlar alırsa çocuk büyüyüp birey olduğunda kendi başına karar
alamayan, her ailesinin onayını arayan, kendine güvensiz biri olur.
İkili ilişkiler devreye girdiğinde de ailelerin müdahalesi
yukarıda anlattığım çerçevede sadece yönlendirme şeklinde olmalıdır, normali
budur. Ancak ne yazık ki yıllarca çocuğunun yerine karar almış anne-baba birey
olmayı becerememiş çocuğu adına burada da devreye girer ve ilişkinin üçüncü
tarafı olmanın dozunu biraz abartır. İlişkinin ilerlemesi için aslında sadece
iki kişinin atması gereken adımlara karışarak bazen ilişkinin ileriye değil
geriye bile gitmesine neden olabilir. Burada kendini frenlemesi gereken kişi
anne-babadır. Yapabildikleri ölçüde karışmadan sadece arada sırada yönlendirerek
ya da fikir beyan ederek iki kişinin karar almasını kolaylaştırmalıdır.
yukarıda anlattığım çerçevede sadece yönlendirme şeklinde olmalıdır, normali
budur. Ancak ne yazık ki yıllarca çocuğunun yerine karar almış anne-baba birey
olmayı becerememiş çocuğu adına burada da devreye girer ve ilişkinin üçüncü
tarafı olmanın dozunu biraz abartır. İlişkinin ilerlemesi için aslında sadece
iki kişinin atması gereken adımlara karışarak bazen ilişkinin ileriye değil
geriye bile gitmesine neden olabilir. Burada kendini frenlemesi gereken kişi
anne-babadır. Yapabildikleri ölçüde karışmadan sadece arada sırada yönlendirerek
ya da fikir beyan ederek iki kişinin karar almasını kolaylaştırmalıdır.
Tabii burada sadece anne-babaya yüklenmek de yanlış
olacaktır. Zira yaşamı boyunca karar vermeye üşenmiş, ailesinin yardımı olmadan
adım atmaya korkmuş ya da sadece tembellikten başkalarının kendisi adına her
şeyi yapmasına alışmış bir insanın ilişkisinde de kendi kendine yetememesi ve
ailesini devreye sokması kaçınılmazdır. Karşısındaki insan ne kadar hoşgörülü
olursa olsun ailenin müdahalesi arttıkça kişinin tahammülü azalacak ve sorunlar
baş gösterecektir. Böyle bir durumda kendini düzeltmesi gereken kişi aileden
ziyade ailesinin kendi yerine ilişkisini idare etmesine izin veren taraftır.
Öncelikle kendindeki bu pısırıklığı fark edip bunun çözümü üzerine düşünerek
adım atması gerekmektedir.
olacaktır. Zira yaşamı boyunca karar vermeye üşenmiş, ailesinin yardımı olmadan
adım atmaya korkmuş ya da sadece tembellikten başkalarının kendisi adına her
şeyi yapmasına alışmış bir insanın ilişkisinde de kendi kendine yetememesi ve
ailesini devreye sokması kaçınılmazdır. Karşısındaki insan ne kadar hoşgörülü
olursa olsun ailenin müdahalesi arttıkça kişinin tahammülü azalacak ve sorunlar
baş gösterecektir. Böyle bir durumda kendini düzeltmesi gereken kişi aileden
ziyade ailesinin kendi yerine ilişkisini idare etmesine izin veren taraftır.
Öncelikle kendindeki bu pısırıklığı fark edip bunun çözümü üzerine düşünerek
adım atması gerekmektedir.
Her şeyin yolunda gittiği ve dozunda müdahalelerle yürüyen
ilişkiler de elbette ki mevcuttur. Bunun sırrı ya da formülü olmamakla birlikte
müdahale dozunu kendisinin belirlediği bireyler ve saygı çerçevesinde yürütülen
ilişkilerdir. Bir insanın yıllarca hayatında olmayan insanları sevdiği kişi
için hayatına alması ve onlara “anne-baba” statüsüne koyması ve çoğunlukla da
hitap etmesi kolay değildir. Farklı alışkanlıklarla ve koşullarla yetiştirilmiş
bir insanın diğer ailenin tarzına ayak uydurması ve benimsemesi haliyle zordur.
Bazen bazı davranışları kendisine ters bile gelebilir. Ama ne olursa olsun
hatta taraflar birbirini sevmiyor olsa bile saygıyı hiçbir zaman elden
bırakmamaları gerekmektedir. Saygı oldukça düzeyli şekilde sınırları kişi
tarafından çizilen bir ilişki oluşturulabilir. Tüm bunların yanında hiçbir
zaman kişi kendisine olan özsaygısını kaybetmemeli, kendinden taviz vermemeli,
haklıyken haksızmış gibi davranmamalı, kendini saygı çerçevesinde savunabilmeli
ve bağımsız bir birey olduğunu karşıya her zaman hissettirebilmelidir.
ilişkiler de elbette ki mevcuttur. Bunun sırrı ya da formülü olmamakla birlikte
müdahale dozunu kendisinin belirlediği bireyler ve saygı çerçevesinde yürütülen
ilişkilerdir. Bir insanın yıllarca hayatında olmayan insanları sevdiği kişi
için hayatına alması ve onlara “anne-baba” statüsüne koyması ve çoğunlukla da
hitap etmesi kolay değildir. Farklı alışkanlıklarla ve koşullarla yetiştirilmiş
bir insanın diğer ailenin tarzına ayak uydurması ve benimsemesi haliyle zordur.
Bazen bazı davranışları kendisine ters bile gelebilir. Ama ne olursa olsun
hatta taraflar birbirini sevmiyor olsa bile saygıyı hiçbir zaman elden
bırakmamaları gerekmektedir. Saygı oldukça düzeyli şekilde sınırları kişi
tarafından çizilen bir ilişki oluşturulabilir. Tüm bunların yanında hiçbir
zaman kişi kendisine olan özsaygısını kaybetmemeli, kendinden taviz vermemeli,
haklıyken haksızmış gibi davranmamalı, kendini saygı çerçevesinde savunabilmeli
ve bağımsız bir birey olduğunu karşıya her zaman hissettirebilmelidir.
Ailelere özel bir başlık açmışken “gelin-kaynana” ilişkisine
bir parantez açmadan olmaz tabii ki. Klişe tabirle yıllarca büyütüp gözü gibi
baktığı yakışıklı oğlunun aklını çelen ve o güne kadar kendisine ait olan
sevgiyi çaldığını düşünen kaynana, gelinini maalesef kendine rakip olarak
görür. Oğlunu almıştır, sevgisini almıştır, hatta çocuğunun kazandığı para
üzerinde bile artık söz hakkına sahiptir ve bu haksızlıktır. İtiraf edemese
bile bütün erkek anneleri gelinleri hakkında böyle düşünür. Ve iddia ediyorum
istisna yoktur, her kaynana böyle düşünür ama bunun dozunu ayarlayıp kendisiyle
yüzleşip barışçıl ve mantıklı bakabilen geliniyle iyi geçinir. Diğerleri maalesef
her zaman bir çatışma halindedir, gelinini kendine rakip görerek onunla
yarışır. Biliyor musunuz bayanlar, aslında bu meselenin “kargaya şahin gelen o yavru” ile hiiiç alakası
yoktur. Bu olay özünde bir kadının diğerini kıskanmasıdır. Sahip olduğu
oyuncağı elinden gelip alan diğer kadındır. Kadın içgüdüsüyle ortaya çıkan bu
kıskançlığı yönetebilir ve hatta yok edebilirse o kaynana iyi kaynanadır.
İlişkiler, evlilikler bitebilir, ama olanın bitenin ardından diğer aile
hakkında kötü konuşamıyorsan, iyi hatırlıyorsan iki taraf da zamanında doğru
davranmış, saygıyı elden bırakmamış demektir.
bir parantez açmadan olmaz tabii ki. Klişe tabirle yıllarca büyütüp gözü gibi
baktığı yakışıklı oğlunun aklını çelen ve o güne kadar kendisine ait olan
sevgiyi çaldığını düşünen kaynana, gelinini maalesef kendine rakip olarak
görür. Oğlunu almıştır, sevgisini almıştır, hatta çocuğunun kazandığı para
üzerinde bile artık söz hakkına sahiptir ve bu haksızlıktır. İtiraf edemese
bile bütün erkek anneleri gelinleri hakkında böyle düşünür. Ve iddia ediyorum
istisna yoktur, her kaynana böyle düşünür ama bunun dozunu ayarlayıp kendisiyle
yüzleşip barışçıl ve mantıklı bakabilen geliniyle iyi geçinir. Diğerleri maalesef
her zaman bir çatışma halindedir, gelinini kendine rakip görerek onunla
yarışır. Biliyor musunuz bayanlar, aslında bu meselenin “kargaya şahin gelen o yavru” ile hiiiç alakası
yoktur. Bu olay özünde bir kadının diğerini kıskanmasıdır. Sahip olduğu
oyuncağı elinden gelip alan diğer kadındır. Kadın içgüdüsüyle ortaya çıkan bu
kıskançlığı yönetebilir ve hatta yok edebilirse o kaynana iyi kaynanadır.
İlişkiler, evlilikler bitebilir, ama olanın bitenin ardından diğer aile
hakkında kötü konuşamıyorsan, iyi hatırlıyorsan iki taraf da zamanında doğru
davranmış, saygıyı elden bırakmamış demektir.
Sevgiyle geçireceğiniz bir hafta diliyorum.
/HT/
5 Yorum Var
Erkek annelerinin gelinler,iyle yarışta olduğunu düşünüyorum çevremde bu hep böle ben de dahil…seni de görcez demeyin sakın oğlum olursa kızı mıtlu edeyimki benm oğlumda mutlu olsn.Benm kaynvalidem 80 kilo takmış benm 2 gram fazlama düşünün yani bende artık sallamıyorum gülüp geçiyorum..
Yine döktürmüşsün canım,çevremde çok görüyorum kayınvalidesi gelinine yapmadığını bırakmıyor,her şeye laf her şeye bahane bulmakta üstlerine yok.Ama ben birazda bu işin oğullarında bittiğini düşünüyorum.Karısına laf söyletmiyorsa,koruyup kolluyorsa kayınvalide sesini çıkaramaz.Kimse kimseyi sevmek zorunda değil ama saygı göstermek zorunda;)
Bizleri şekillendiren ailelerimiz olduğu için elbette çok önemliler Hamidem.
Gelin-kaynana atışmaları, çekememezlik neden oluyor bilmiyorum ve anlamıyorumda.
Yine çok ayrıntılı çok güzel bir yazı canım benim. Kalemine sağlık.
Öyle zor bi konuyu yazmışın ki, sayfalarca daha yazılabilir sanırım, bir insan ne kadar iyi olursa olsun, söz konuu çocuğunu biriyle paylaşmak olunca işler hep karışıyor, evlenen iki kişi oluyor ama hep oğluma ya da kızıma feda olsun olarak gerçek duygular ortaya çıkıveriyor.
Duyguya çoook çoook katılıyorum..
nasıl zor bılıyormusun , erkek annesıyım evlıyım esımınannesı vs..oyle karısık oyle zor kı…ustun dokmenı evıme almayı cok ısterdım.cok sukur hersey ıyı ama bılıyormsun arkadaslıklarda nasıl onemlı bu ılıskıler….dertlendım 🙂