Karamsarlığa katlanamıyorum. Böyle girizgahsız hemen sonuç paragrafına gelmiş gibi oldum ama bu duygunun anlatılacak bir tarafı yok. Nereden çıktı ne tetikledi beni bu yazıyı yazmaya bilmiyorum ama gerçekten bu duygunun yok olmasını istiyorum. Kişi neden karamsar düşünür neden her şeye kötü, olumsuz bakar, neden her şeyi kendi üzerine alır ve neden yaşadığı -sözüm ona- kötü şeyleri ‘sadece’ kendisinin başına geliyormuş gibi çaresizce karşılar… Neden yani? Ben akıl sır erdiremiyorum.
Hayatın kötü olduğundan, dünyanın adaletsiz olduğundan dem vurup kendisine bahşedilen ömrün ‘yaşanmaya değer’ olmadığına nasıl karar verir?
İşinden şikayet eder mesela, ona haksızlık yapılıyordur, hakkı yeniyordur, başkaları yan gelip yatarken o ‘it’ gibi çalışıyordur falan filan… Hep şikayet eder, hep sızlanır ama hiç adım atmaz bu düzeni değiştirmek için. Madem mutsuzsun bırak işi değil mi, kendine göre bir iş ara ne bileyim kendi işini kur. Yok, yapamaz, sorumlulukları vardır, o işte çalışmak zorundadır, katiyen işten çıkamaz. O zaman şikayet etmeyeceksin arkadaşım, sızlandığın şeylere katlanmak zorundaysan şikayet etmeyeceksin. Mutlu olmayı deneyeceksin. Kişileri değiştiremezsin ama kendini değiştirebilirsin.
Sevgilisinden/eşinden dert yanar bir başkası da… Yok beni sevmiyor, yok benimle ilgilenmiyor. Hiç nedenini merak etmez, sormaz, konuşmayı denemez. Gözünde at gözlükleriyle hem kendini yer hem karşısındakini. Sevmediğini düşünüyorsan ayrıl mesela, ilgilenmiyorsa ilgilenmesini sağla dikkatini çek. Ama yok, armut piş ağzıma düş olmalı her şey, emeksiz yemek yemeli her zaman, hiç empati yapmamalı.
Yalnızlıktan dem vurur kimisi de, kimsesi yoktur, yalnızdır. Ya bir partneri yoktur ya en yakın arkadaşlarıyla/sevgilisiyle farklı şehirlerdedir ya da hepsi yanındadır (en ilginç tip de budur hani). Yalnızlık denen şey neyse artık dünyada sadece ve sadece kendisi yaşıyordur bunu, onun haricindeki diğer insanlar işemeye dahi en on kişiyle gidiyordur da bir tek o bulunduğu gezegende yalnızdır. Eee sonuçta yalnız da hiçbir iş yapılamaz ki, baksana diğer insanlar en basit içgüdü olan işemeye bile on kişiyle giderken sen tek başına alışverişe nasıl gidersin, nasıl yemek yersin, nasıl gezer tozarsın, nasıl spor yapar, nasıl sinemaya gider kısacası nasıl yaşarsın? İki elin, iki ayağın, iki gözün, iki kulağın, iki ciğerin, iki böbreğin vardır yani senden bir tane daha vardır kendi kendine arkadaş olasın diye tek bir kalbi paylaştığın. Ama olmaz illa fiziken olmalı di mi arkadaş/sevgili/eş/dost/aile? Uzaktaysalar ve sen fiziken yalnızken ne mutlu olunabiliyor ne de yaşanabiliyordu değil mi? Unutmuşum, üzgünüm.
Bir diğeri de başına gelenlere söylenir. Dünyada bilmemkaç milyar insan içinde bula bula onu bulmuştur her şey. Bir başkasının başına gelmeyenler hep onun başına geliyordur, ayrılık, hastalık, yalnızlık falan. (… milyar -1) tane insanın hayatı günlük gülistanlıktır çünkü, bir kıta açlıktan kıvranmıyor, Orta Doğu savaşla uğraşmıyor, karşı komşunun annesi kanser değil, en yakın arkadaşının oğlu engelli değildir. Bir tek senin hayatın ‘boktandır’, Allahın sadece sana garezi vardır, dünyayı ve onca insanı yaratmasına rağmen bir tek seninle uğraşır. Di mi?
Tanıdık geldi değil mi size de bu tipler? Her yerdeler çünkü ve ben gerçekten çok sıkıldım bu insanlardan. Bir gün olsun -az ya da çok- sahip olduğu şeylere şükretmeyen, küçük şeylerle mutlu olmayan, başına gelenlere bir sınav/deneyim/tecrübe olarak bakmayan insanlardan bıktım. Keşke ‘mute’ tuşları olsa da sızlanmalarını dinlemek zorunda kalmasak. Böyle diyorum çünkü bizler onlara olumlu düşünmelerini, yaşanan her şeyin geçici olduğunu, iyi ya da kötü her şeyin bir sonu olduğunu anlatsak da anlamazlar. Anlamadıkları gibi bir de bizim enerjimizi alırlar, çileden çıkarırlar. En iyisi sessize almak onları. Bir de etraflarına sarı şerit çeker, “çevreye verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dileriz” der ve arkamıza bakmadan kaçarız.
11 Yorum Var
Hem fikirim seninle canım.. Şükür ve sabır mutluluğun anahtarıdır.. Ama insanlar kapıyı anahtarla açmak yerine pancereden atlamaya çalışıyor ve atlayamayıncada, etrafa olumsuzluklar yayıyor..
aynen canım, benzetmeni çok sevdim… onlar atlamaya çalıştıkça da ben darlanıyorum yeminle…
canımmm sana maıl atıtım bak yorum yazamadım kı
gördüm kuzucum 🙂
Karamsarlık kadar kötü bir şey yok Hamidem. Bu tür insanlar mutsuzlar ama sadece kendileri mutsuz olsalar sorun yok, çevrelerindeki herkeside mutsuz ediyorlar.
evet canım benim ve ben artık hayatımda böyle insanlar olsun istemiyorum…
hahahaha ne kdr doğru demişsin Hamide mute tuşu benzetmesiyle. Eevt bazı insanlar yakınmaktan çok hoşlanıyor.Gerçekten negatif enerjilerini başkalarına yükleyince sanırım pozitife geçiyorlar :/
o da olabilir ama bizim suçumuz ne be şekerim gitsinler kendilerini topraklasınlar :))
cok dogru canım..zaten su ısınden sıkayet edıpte hala ıse gıden ınsanlara gıcık olurum yahu o zaman konusmaaa aaaa :)) yada arkadası hakkında bırbır konusup yuzune gulnlerı de sevmem cesaretsız ınsalrı hıc sevmem :)) haahahha :))
ayy okurken bile içim şişti 🙂 enerji emer bunlar, seni de dibe çeker…
Süper bir yazı olmus valla birden bazen bende böyle olduğumu hatirladim ve dışardan nasıl kötü gorundugunu fark ettim artık seni takipdeyim süpersin 🙂