Bazen hayat hızlıca akıp giderken bir an durup “noluyor, napıyorum ben?” diye soruyor musunuz siz de kendinize? İleri sarma tuşuna basılmış video kaset gibi durmadan hareket eden, bir sürü insanın girip çıktığı, birçok şeyi yaşadığınız ama aslında o kasette ‘yoldan geçen adam’ kadar misafiri olduğunuz hayatta durup etrafınıza bakıp soluklandığınız oluyor mu mesela?
Bana oluyor. Kimi zaman kalabalıkta yürürken, kimi zaman alışveriş yapmış eve dönerken, kimi zaman da dün akşam olduğu gibi trafikte sıkışıp kalmışken ‘ne bok yiyorum ki şimdi’ diye durup soruyorum kendime.
Hayır cevap da bulamıyorum ki işin kötüsü. İşe gidip geliyorum, işte birkaç da fazladan aktivite. Ot gibi yaşıyorum diyorum, şu parkta bahçede üzerine bastığımız otlar var ya, ahanda öyle ot gibi yaşıyorum.
Yaşıtlarım çoluk çocuğa karıştı, en azından hayatların bir amaçları var; çocuklarını büyütüp memlekete yararlı bir ‘ot’ haline getirmek… Valla hiç kızmayın, öyle… Ben de doğursam böyle yani maalesef… Anaokuluydu, ilkokuluydu, lgs’siydi, öss’siydi derken çekecek takımları, topukluları; gelecek benim gibi çalışacak şu koca koca plazalardan birinde. Donanımlı bir ot olacak benim güzel evladım… Neyse konumuzu dağıtmayalım, evet yaşıtlarımın çocuğu var, o olmadı evi vaaar arabası var kredi ödüyor falan; al sana bir hayat gayesi daha. O krediyi bitirebilmek adına bi gazla çalışıyor. Şimdi bende ne birinci vaaar ne ikinci. Yaz deseler monotonluğun kitabını yazar üstüne de üniversitelerde ‘monotonluğa giriş 101’ dersi bile veririm. O derece boşum yani…
Lütfen şimdi başlamayın, “ama bak gençsin güzelsin bu yaşında iyi bir kurumda beş senedir çalışıyorsun sağlıklısın arkadaşların var” diye sıralamaya, rica edicem. Biliyorum hepsinin farkındayım. Şükrediyorum da, yanlış anlaşılmasın. Ama bazen nereye kadar böyle ot gibi devam edicek diye merak ediyorum. Nerede kırılacak bu zincir, nerede dönecek talihim. Nerede ‘oohhh bee değmiş’ diyeceğim.
Hepsi çok düşünmekten, daha doğrusu düşünecek vakit bulmaktan. Bu sıralar hastalık mastalık baya bir yattım ben, kadın programlarıyla pek bir haşır neşir oldum; nekahat döneminde elden ayaktan düştüm, aktivitelere bir bir veda ettim derkeeeen aldı beni bir düşünme. Öyle miydi böyle miydi derken yicem kafayı. Boşuna dememişler zaten ‘düşün düşün boktur işin’ diye. İşte şu an o mertebeye erişmenin haklı gururunu yaşıyorum.
8 Yorum Var
neden düşünüyorsun , yok şusun busun kısmına hiç girmem de , kadın programlarından kop derim , insan bir vaktten sonra düşünme gücü bile bulamıyor inan ki, bir de herkese olmaz mı ki , ne yaptığın değil önemli olan , arada bir durup ne bok yiyorum la ben bu ortamda , aslında çok başka yerlerde olmalıyım dediğimiz anlar , olur bence herkese , bir de diğerlerinin hep amacı varmış gibi görürüz , ban mesela ben de işte evli ve çocuklu biriyim 32 yaşındayım (tamam artık son demleri :D) oğlum okula , eşim işe gidiyor , ev işleri ve kitaplar , oysa sen her gün karşılığında para almak için bir şeyler yapıyorsun , işe gitmelisin , sabah bir amaç için kalkmıyor musun , bağımsızsın , her istediğini yapabilir , istersen ev istersen araba kredisine girebilirsin , senin + benim eksi gördüğün ya da tam tersi pek çok duruma sahibiz , arada durup ne halt yemeye geldik la bu dünyaya diyebilmek te bir şey bence , ya diyemeyenlerden olsaydık 😀
kadın programlarından koptum tabii ki canım, nekahat döneminde 1 hafta rapor alınca evde annemle izlemek durumunda kalmıştım. O yüzden o dönemde nasıl beyin hücreleri öldürülür isimli çalışmaya şahit oldum 🙂 Diğer meseleye gelirsek, bence insanoğlunun en büyük dilemması. hep karşısındakinin çekici gelmesi, elinde olmayana heves etmesi, elde edince de kısa süre sonra değerini bilmemesi. sen bana imrenirsin, ben sanaaa böyle geçer hayatlarımız. ne garip yaratıklarız değil mi?
aynen ya , işte öyle bir şey , aslında tek açıklaması , insanoğlu olmak , hani komşunun tavuğu misali , ama düşünebilmek iyi bence ya , düşünmemek kötü ki , o zaman korkmalı bence insan…
DEMEYECEGIM O SOYLEDIKLERINI ZATEN BILIYOR VE FARKINDASIN , INSAN KENDIYLE KALINCA DAHA COK DUSUNYOR DOGRU , AMA HAKLISIN DUSUNMEK GEREK BAZEN , FARKLI CEVRELER FARKLI ORTAMLAR MI GEREK DESEM YOKSA ZMANINI BEKLENIYOR DESEM BILEMEDIM aaaaaaaaa buyuk harf olmus canım ya sılmıyım affet…ısın ozetı ask sana cok yakısacak ve cok yapısacak 🙂 sevıyorum senı
valla canım ben de doğrusunu bilmiyorum da, hayat ne getirirse yaşıyorum diyelim 🙂
haklısın.. bir meteor çarpma ihtimali gibi geliyor mutlu olma ihtimali bana..iyi şeyler benim başıma gelmez diyorum.. ama bu umut çok acımasız bir şey.. hiç pes etmiyor.. umarım o meteor en yakın zamanda çarpar sana; o geçmişte kalması gereken korkuların, üzüntülerin, mutsuzlukların üzerine düşer, onları un ufak eder.. sevgilerle..
ne güzel bir benzetme yapmışsın. umarım hepimize çarpar o meteor da hayatlarımız daha toz pembe olur 🙂
yine aynı seni okumak 🙂