Almanya’ya gelip yerlesene kadar asla duymadigim bir sözcüktü Kanaken. Ilk defa Sibel Kekilli’nin basrolünde oynadigi “Bruder” dizisinde duymustum, Alman gencler Türk asilli gurbetci genci Kanake diye cagirip duruyordu. Merak edip arastirdigimda Almanlarin göcmen Türklere ve diger dogu ülkelerinden gelenlere taktiklari lakap oldugunu ögrenmistim.
Die Kanaken: 1. Natives of the South Sea Islands, especially New Caledonia 2. mostly: ka’nakə foreigners, members of another, foreign ethnic group (discriminatory Schimp word) 3. mostly: [ka’nakə] (colloquially pejorative ) despicable, hateful person (often as a swear word) (Kaynak: Duden)
Hawaii dilinde ‘insan’ anlamina gelen Kanaka, 19 yyda Polinezya ve Okyanusya’ya sefere giden Alman denizcilere verilen bir ad, bir ünvanmis. Ancak aradan gecen iki yüzyilin ardindan isgücünü desteklemek amaciyla Almanya’ya göc eden iscileri ve ailelerini tanimlamak icin kullanilan argo bir tabire dönüsmüs.
Her ne kadar Almanlar tersini iddia etse de aslinda oldukca irkci bir kelime Kanake. Almanlar bu kelimeyi ülkelerine göc eden herkes icin (migrationhintergrund) kullandiklarini söylüyorlar; ancak gercekte bu sifati sadece dogu kökenli gurbetciler icin özellikle de Türk asillilar icin kullaniyorlar. Batı ülkelerinden gelen beyaz göçmen işçiler; Rusya, Polonya gibi Slav ülkelerinden gelen Slav göcmenler ya da Çin, Vietnam veya Tayland’dan gelen “tipik Asya” kökenli insanlara Kanake denmiyor. Siyahlara karşı bile bu sifat pek kullanılmıyor.
Futbola ilginiz varsa Türk asilli Alman milli takim oyuncusu Mesut Özil ve Ilkay Gündogan’a hem takim arkadaslari, basin ve taraftarlar tarafindan yapilan irkci saldirilari hatirlarsaniz. Saldirilarin cikis noktasi Mesut ve Ilkay’in Cumhurbaskani Recep Tayyip Erdogan’la bulusup fotograf cektirmeleri idi. Hatta Alman bir politikaci “Milli takımda 25 Alman futbolcu, 2 tane de keçi s***n var” diye tweet bile atmisti. Bu ve bunun gibi irkci söylemlere dayanamayan Mesut, Alman milli takimindan ayrildigini aciklamisti.
Mesut ve Ilkay’in basina gelenler sadece bize yansiyanlar. Günlük hayatta Türklerin bircogu alenen ya da gizli irkciliga maruz kaliyor. Baslari kapali oldugu icin, Almanca konusamadiklari icin, dis görünüsleri Almanlardan farkli oldugu icin dislaniyorlar. Dislandikca daha cok icine kapanan Türkler de kendi topluluklarinda, kendi mahallerinde kaliyor ve Almanlardan nefret ediyor. Özellikle ücüncü nesil denilen 85 sonrasi nesil Almanya’da dogmus büyümüs okumus calisiyor, Türkiye’yi yazdan yaza görüyor, Türkceyi zor konusuyor, bircogu Alman vatandasi ama öte yandan asla “gercek bir Alman” gibi hissedemiyorlar kendilerini. Polonya’dan göc eden bir ailenin cocugu Almanlar tarafindan asla yadirganmazken, Türk ailelerin cocuklari Alman vatandasi bile olsalar Almanlara göre birer Kanake. Türkiye’de yasayan Türklerse “onlarin da orada keyifleri yerinde, yedikleri önünde yemedikleri ardinda, yilda bir ay gelip caka satiyorlar, euro da yükseldi paraya para demiyorlar” diye ötekilestiriyorlar. Yani Türklere göre onlar birer Almanci. Özetle ne dogduklari yere aitler ne de doyduklari yere…
Üc yildir Almanya’da yasayan biri olarak ben de bazen gizli irkciliga maruz kaliyorum. En sik karsilastigim söylemse “Ama sen hic Türk’e benzemiyorsun!”. Diyeceksiniz ki ne var ki bunda… Ilk baslarda ben de ne var bunda demis hatta ´daha cok Ispanyol’a benziyorsun`dediklerin hosuma bile gitmisti. Ama zamanla canimi sikmaya basladi bu laf. Türk’e benzemiyorsun diye dediklerinde nedenini soruyorum, basliyorlar “cünkü sarisinsin, cünkü egitimlisin, cünkü basin acik, cünkü ingilizce konusabiliyorsun” falan filan. Onlara göre Türk insani Arap alfabesi kullanan, deveyle gezen, carsaf giyen, sakal birakan, okumamis insanlar. Dilimde tüy bitiyordu ilk zamanlar isin aslini anlatirken. Ama artik ugrasmiyorum bile, her seyi biliyorsunuz ya bunu da acip okuyup ögrenin diyorum Türk ile Arap’in farkini. Sizin anlattiginiz irk Arap irki, biz Türkler müslümaniz evet ama Arap degiliz diyorum. Ha, nato kafa nato mermer tabii. Ben sinirlendigimle kaliyorum.
Bu yazdiklarim gözlemlerim neticesinde kisisel düsüncelerimdir. Herkesin kendi deneyimi ve düsüncesi farkli olabilir. Saygi duyuyorum.
Neyse son olarak da sizinle cok cok az kisinin bildigi bir genel kültür bilgisiyle veda edeyim. 70lerin ünlü sarkicisi Cem Karaca’nin tamamen Almanca sarkilardan olusan “Die Kanaken” diye bir albümü oldugunu biliyor muydunuz? Ben sahsen bilmiyordum, bu sabah ögrendim.
Die Kanaken, 1984’te Almanya’da yayınlanmış Cem Karaca albümü. Sanatçının kariyerindeki tek Almanca albümdür. Nâzım Hikmet şiiri “Çok Yorgunum” dışında bütün şarkılar Almanca’dır. Die Kanaken albümü, darbe sonrası Almanya’ya iltica eden Cem Karaca tarafından, Almanya’da yaşayan Türk müzisyenlerden gitarist Fehiman Uğurdemir, bas gitarist Cengiz Öztunç, klavyelerde Sefa Pekelli ve Betin Güneş (Güneş trombon da çalmıştır.) ve davulda İsmail Tarlan ile kaydedilmiştir. Albümün kaydı Köln’de “Studio am Dom”da yapılmıştır. Türk müzisyenler dışında “Beim Kaffee” şarkısındaki kemanı Clemente Alfredo ve “Çok Yorgunum”daki synthsizerı Dick Stadtler çalmıştır.
Albümdeki şarkıların teması Almanya’da yaşayan Türk işçi ve göçmenlerin karşılaştıkları problemler ve halkların kardeşliğidir. Albümün giriş şarkısı “Mein Deutscher Freund” (Alman arkadaşım) Türkiye’den giden ilk kuşak göçmenlerin gözünden durumlarını anlatmaktadır. İlk kıtasında babanın, ikinci kıtasında annenin gözünden kötü durumlarını anlatırken, üçüncü kıtada çocuğun gözünden umutlu bir gelecek umudu yansıtılır. İkinci şarkı “Beim Kaffee” (Kahve içerken) bir Alman babaanne ise Türk göçmenin arasında geçen bir diyaloğu anlatmaktadır. Babaanne, Polonya’dan gelen babasının gördüğü kötü muammeleyi anlatırken, Türk göçmen de Türklerin yaşadıkları ile paralellik kurmaktadır. Üçüncü şarkı “Total Geschlaucht” (Tamamen bitkin) işsizlik ve iş aramaya değinmektedir. Dördüncü şarkı “Willkommen” (Hoşgeldin) Almanlar’ın ülkeye gelen Türkler’den bekledikleri ile ilgili ironik bir anlatıma sahiptir. Her kıta boyunca Türk, Alman toplumuna daha çok entegre olurken aslında değersiz bir kişi haline geliyordu. Beşinci şarkı “Es kamen Menschen an” (İnsanlar geldi) yine yabancı işçileri 1970’lerdeki kötü durumunu, en kötü işlerin hep onlara verilmesini, bir kriz olduğunda onların suçlandığını ve Almanlar’ın onları tamamen yabancı olarak gördüklerini ve entegrasyonu istemediklerini söyler. (Kaynak: Vikipedia)
Dinlemek isterseniz Youtube linkini ekliyorum 🙂
2 Yorum Var
Merhaba, uzun zamandır yazmıyorsunuz. Ara ara girip bkıyorum ancak yazı göremeyince sonunda dayanamadım yorum ile sorayım dedim. Bir sıkıntı yoktur inşallah?
Harika bir yazı olmuş. Ben de Avusturya’da yaşadım. Genelde aynı sorunlar var. Hatta belki de Almanlar genel olarak daha “ignorant” olduğu için Avusturya’dan daha kötü gibi bile geliyor bana. Avusturya’da yine insanlar o kadar hemen sorguya çekmiyor insanı. Almanlar bu konuda daha direkt ve hemen soru sormaya başlıyorlar. Siz de Bayern’desiniz sanırım. En azından Avusturya-Bayern kültür olarak aşırı soğuk değil diğer Alman bölgeleri gibi. Tabi daha milliyetçiler o da var. Dediğiniz gibi Türkiye’deki insanlar keyifleri yerinde diye düşünüyorlar ama kazın ayağı başka derler ya hani. O misal işte.
Bir de Erasmus yapmakla yaşamak çok farklı. Onu da anlamıyor bazı insanlar.