Hallo benim degerli ve sadik okuyucularim! Nasilsiniz, iyisiniz insallah? Baya zaman oldu degil mi görüsmeyeli, valla ben sizi özledim, sizin de beni deliler gibi özlediginizden eminim (ÖZLEMEDILER) 🙂 Yani zaten benim gibi tatlilar tatlisi, bir o kadar da alcakgönüllü insan özlenmez mi ya! Ortalarda yokken 31 yasima girip geldim ki yaslandigim icin cok canim sikkin, evet yas aldikca güzellesiyoruz, sarap gibiyiz falan filan da yaslaniyorum diye de zil takip oynayamicam valla kusura bakmayin! Blogu yazmaya basladigimda 22 yasimda oldugumu düsünürsek, bütün evrimime sahit olan siz okurlarima tesekkür ediyorum; benim pembe dizi tadindaki hayatimi bikmadan takip ettiginiz icin. Bakalim önümüzdeki sezon nelerle karsilacaksiniz 🙂
Iki gün önce bloga ne yazayim diye sordum, benim kaliteli (ve merakli) okuyucu kitlem buradaki hayata yönelik yazilar beklediklerini söylediler. Siz istersiniz de ben yapmaz miyim? Iste bir bucuk yillik Alman gurbetci hayatima dair durum güncellemesi:
Öncelikle sunu söyleyeyim, Almanca’yi sökemedim arkadaslar! Türkiye’ye gittigimde kimi görsem “artik sakir sakir Almanca konusuyorsundur ehiehiehi” yapiyor, yapmayin! Hayatimin hicbir döneminde hicbir seyi ögrenirken bu kadar zorlandigimi hatirlamiyorum, cok ciddiyim kesin alti yasinda okumayi bile cok daha cabuk ögrenmisimdir. Nasil illet bir dil arkadas! Kurali, fiili, ekleri, cinsiyeti, cekimleri, grameri, sessiz harflerle dolu kelimeleri derken bir bucuk yilda gele gele B1 seviyesine geldim. Tabii simdi hemen “ay bizim kiz biraz gerizekali galiba” diye de yaftalamayin, zira haftada iki kez üc saatlik kursla ancak bu kadar oluyo! Kendim de elimden geldigince calisiyorum, okuyorum, örnek cözüyorum falan ama yok rahibeler gibi manastira kapanip kendini buna adamadikca akici konusmak cidden cok zaman aliyor. Almanca ögrenmeye niyetleneniniz varsa (aklini yitirmis olsa gerek!) BU YAZIMDA kaynaklardan uzun uzun bahsetmistim. Bana da istediginiz zaman sorabilirsiniz, canla basla sizi vazgecirmeye calisirim asdlkjsalkjfdkl 😀
Türkiye’deki Kurumsal Hayat vs Almanya’daki Kurumsal Hayat güzellemesi talep edenler olmus! Ben en son biraktigimda Türkiye’de kurumsal bir hayat yoktu ki asdfjklaskj 🙂 Ay neyse linc etmeyin hemen, sakaydi. Valla canimslar sekiz yil Türkiye’de bir bucuk yildir da Almanya’da calisan bir modern köle olarak ciddi fark var diyebilirim. Is ahlaki, aliskanliklar, arkadasliklar, kültür vs cidden bambaska. Alman disiplini diye bir sey var, caliskan bir millet ama bir o kadar da yavas calisan bir irk. Yani (eger bir zaman baskisi yoksa) yaya yaya yavas yavas yapiyorlar her seyi, aceleyi hic sevmiyorlar, acele ettirip baskilarsaniz sinirleniyorlar. Benim calistigim sirket Alman menseili olmasina ragmen calisanlarinin yaridan fazlasi baska ülkelerden (Hintli, Misirli, Türk, Rus, Ispanyol, Balkan, Yunan vb.) hal böyle olunca 23 Nisan Cocuk Bayrami gibi her özellikte, her kültürde insanla tanisip calismak kacinilmaz. Sirketin resmi dili Ingilizce ve yani Amerikali ve Ingilizler disinda herkes ama herkes ana dili olmayan bir dilde iletisim kuruyor. Hal böyle olunca bir bucuk yilin sonunda Türkce konusmayi unuttum nerdeyse, abartmiyorum ya da snobluk yapmiyorum, cidden Türkiye’ye gittigimde ilk günler akici konusamiyorum. Neyse genel olarak ofis ortami huzurlu, insanlar saygili, fazla mesai falan yok (tabii bu söylediklerimin hepsi benim calistigim sirket icin gecerli, daha iyisi ya da daha kötüsü tabii ki vardir), kacta geldin kacta ciktin tatavasi yapan yok, 27 is günü yillik izin var, o izinleri ne zaman kullanacagina müdahale eden yöneticiler yok falan. Yani artilari Türkiye’ye kiyasla gercekten fazla. Bana göre olumsuz/eksik yanlari ise Türkiye’deki gibi samimi is arkadasliklari kurulamamasi. Insanlar genelde is yerinde islerini yapip cekip gidiyor, kisisel baglar ya da iliskiler kurmayi cok tercih etmiyorlar. Asosyal biriyseniz tam size göre bir yer ama sosyal kelebek olarak ben cok zorlanmistim baslarda. Ya hadi her seyi kabul ettim, gectim de ögle yemegi kültürü yok burada ya! Yani sirketin yemekhanesi olmasi, o yoksa yemek ceki vermesi gibi seyler zaten ütopya burada! Zikkim ye, benim sorunum degil anlayisi var. Bircok insan da bu yüzden yemegini evden getirip ya kantinde büyük cogunlukla da masa basinda yiyor. Hic bizlik degil! Bunlar kisa bir özetti, detaylisini okumak isterseniz BU YAZIMA bakabilirsiniz.
Almanya’daki sosyal hayatima gelince, eger instagram hesabimi takip ediyorsaniz delice dizi izleyip örgü örüp kek pasta pisirdigimi görmüssünüzdür ve bu sizlere ne kadar “sosyal” bir yasamim oldugu konusunda ufak bir ipucu vermistir asdflljkdlkdaj 🙂 Saka bir yana tabii ki Türkiye’deki gibi her hafta bir parti, her aksam birileriyle yemek falan tarih oldu, ayrica yas itibariyle de kafam götürmüyor cocugum! Tabii ki arkadaslarimiz var, onlarla bir seyler yapiyoruz falan ama genelde Muroyla yalniziz. Biz de napalim, pokemon oynuyoz 🙂 Saka degil ya, valla ikimiz de pokemon oynuyoruz, haftasonlari ya da aksamlari pokemon avina veya savaslara gidiyoruz. Yasitlarimizin ikinci cocuklarini kucaklarina aldigi bugünlerde biz Pikachu yakaladik diye seviniyoruz; yine yasitlarimiz büyük oglani özel okula mi devlet okuluna mi versek diye tartisirken biz “ya ben poke topunu öyle mi at dedim” kavgasi yapiyoruz. Bence asiri eglenceliyiz :D:D Coluk cocuk falan demisken, üstü kapali da olsa mahalle baskisini üstümüzde hissetmeye baslamadik degil! Hayir biz daha cok genciz (asdfjklksadklda :)) efendim ne bebegi?! Biz daha dünyayi gecicez, kariyer yapicaz, Pikachu yakalicaz falan! Gündem yogun :p Neyse hadi sosyal hayat konusunu kapatalim, yoksa güzel bir yere baglanmicak ahahaha 🙂 Dahasini merak edenler sizi BU YAZIMA alabilirim tabii!
Instagram üzerinden cok gelmese de mail üzerinden en cok gelen sorulardan biri de Almanya’da nasil is bulurum. Kardesim ben isci bulma kurumumuyum demek istesem de yine de sabirla ayni cevabi veriyorum herkese; bir kez de buradan özetleyeyim: Öncelikle el isciligi gerektiren, bizde mavi yaka olarak adlandirilan gruba dair bilgim yok denecek kadar az. Yani kuaförüm, orada kuaförler cok kazaniyormus, gelsem is bulabilir miyim, nasil calisma izni alirim falan gibi sorularin yaniti inanin bende yok! Almanya’nin göcmenler icin hazirladigi BU SITEDE bircok seye yanit bulabilirsiniz. Bu gibi düsüncesi olan arkadaslara tavsiyem arastirin, okuyun, ögrenin. Bilgi cagindayiz, internette derya deniz bilgi var, ‘ama almanca bilmiyorum nasil okuyayim’ bahanesine de siginmayin, bircok sitenin ingilizce versiyonu var (ingilizce de bilmiyorsaniz bir baska ülkeye tasinma isini bir kez daha düsünün), ingilizcesi olmasa bile google translate ve kopyala-yapistir fonksiyonlari var. Benim gibi blog yazan bircok kisi var, yani sözün özü var oglu var! Biz Türkler olarak armut pis agzima düs bir toplumuz, kitap okumaz internetten özetini buluruz, isimizi tanidiklar rüsvetle halletmeye calisiriz falan ama ülke degistirme gibi konularda her sey sizin elinizde. Gelelim benim gibi Almanya’nin “nitelikli isci” olarak adlandirdigi kesime. Özellikle IT sektöründe yetismis personele cok ihtiyaci var Almanlarin, yani bilgisayar mühendisi, endüstri mühendisi, isletme mühendisi, veri analisti, is analisti, proje yöneticisi gibi rollerde cok fazla ilan görebilirsiniz ve böyle bir deneyiminiz varsa burada is bulma olasiliginiz yüksek. Yalniz tek handikap Almanca 🙁 Zira cogu isletme Almanca bilen kisi ariyor, yetmiyor ilani bile almanca veriyor. Benim sirketim gibi az sayida sirket ya da uluslararasi sirketler bu konuda daha esnek. Yine de ana dili ingilizce olmayan bir ülkeye is bularak yerlesmek istiyorsaniz o ülkenin dilini en azindan günlük konusmalari yapabilecek kadar bilmenizi bekleyeceklerdir. Dil sorunum yok, deneyimim de uygun diyorsaniz basvurularinizi yapin, sonrasi da sabirla beklemece. Maalesef öyle cabucak olmuyor, ben bir bucuk sene ugrasmistim. Nasil is buldum kismini zaten BURADA uzun uzun anlatmistim.
Gectigimiz günlerde Zeynep’in bloguna konuk olmustum, cok güzel sorular sormustu bana. Birkacini burada da paylasmak istiyorum; merak edenler icin röportajin tamami da BURADA 🙂
Münih’te nasıl bir hayatın vardır? Sıradan bir gününü hayalimizde canlandırmamız için anlatabilir misin?
Seve seve anlatirim, hazir soran ve dinleyen birini bulmusum; Türkce konusma özlemimi gidereyim! Buraya tasindiktan bir hafta sonra ise basladim, ama öncesinde Muro’yu ziyaret etmek icin bes kez Münih’e gelmistim yani sehri büyük cogunluguyla taniyorum. Ama derler ya bir yerde turist olmak baska yerli olmak bambaska diye, gercekten öyleymis. Zira ilk bir ay devlet dairelerine gidip evrak islerini halletmek, sigorta yaptirmak (Almanya’da kendi sigortani kendin yaptiriyorsun, yani Türkiye’deki gibi isverenin senin icin yaptirmiyor), vergi numarasi almak, adres kaydi yaptirmak, banka hesabi actirmak gibi seylerle ugrastim. Almanya her ne kadar dünyanin en büyük ekonomilerinden birine sahip olsa da hizmet sektöründe Türkiye’den oldukca gerideler. Türkiye’de e-devlet sayesinde hemen her seyi online yapabiliyoruz, bankalarda hesap acma islemleri neredeyse anlik, online bankacilik sahane; ama burada her sey icin fiziken bir yere gitmen gerekiyor ve her sey postayla haftalar sonra geliyor. Türkiye’de bir kez bile posta kutumu kontrol etmemisimdir, burada artik refleks oldu posta kutusuna her gün bakmak. Neyse böyle seyleri hallettikten sonra gitgide rutin bir hayat olusturdum kendime. Gayet merkezi bir yerde oturuyoruz, isime trenle ya da metroyla yaklasik 30 dkda ulasiyorum. Toplu tasima Istanbul’daki gibi balik istifi ve baglantisiz degil, o yüzden arac kullanimi cok yaygin degil burada; bircok insan ya toplu tasimayla ya da bisikletle ise gidip geliyor. Türkiye’deki bircok is yeri gibi ise kesin olarak baslama ve bitis saati yok, haftalik 40 saati tamamlaman gerekiyor sadece. Ben genelde 8.30’ta masamin basinda olup aksam 5-6 arasi da cikiyorum. Ögle yemegi kültürü cok yok, bircok kisi evden getiriyor, masa basinda yiyor. Aksamlari isten ciktiktan sonra bazen Muro’yla yürüyüs yapiyoruz bazen de direkt eve gidip aksam yemegi hazirliyorum; sonrasi da netflix örgü falan iste. Yani aslinda günlük rutinim Türkiye’dekinden cok da farkli degil; sadece daha konforlu.
”İyi ki buradayım!” dediğin anlara örnekler var mıdır?
Istanbul’da calisirken yedi yil boyunca Bakirköy-Levent arasinda gidip geldim, isyerinin servisi vardi ama malum Istanbul trafigi yüzünden özellikle aksamlari eve varmam bazen aksam sekizi buluyordu ve son yillarda bu beni inanilmaz rahatsiz etmeye baslamisti. Buraya tasindiktan sonra isten gec bile ciksam eve varmam yarim saat sürüyor ve genelde aksam alti bucuktan önce eve variyorum. Bu o kadar büyük bir nimet ki benim icin, bazen ‘Allah bana her gün icin iki saat bonus verdi’ diye düsünüyorum ve hemen her gün bunun icin sükrediyorum. Zaman dedigimiz sey inanilmaz degerli ve bir o kadar da cabuk tükenen bir sey. Ben dogdugum gün bana yüklenen kredi olarak gördügüm zamanimi trafikte harcamaktan ya da bos insanlar tarafindan tüketilmesinden nefret ediyorum ve su an bunu degistirebildigim icin cok mutluyum.
”Yok artık bu kadarı da olmaz” dediğin, çok şaşırdığın kültür şokları yaşadın mı?
Mahrem anlayislari pek yok bu Almanlarin. Mesela Münih’in en büyük parki olan Englischergarten’in bir bölümünde cirilciplak güneslenmek serbest ve günesli havalarda her seyi meydanda genelde elli yas üstü Alman amca ve teyzelere rastlamaniz cok yüksek olasilik. Yani bikiniyle, mayoyla falan degil, cirilciplak bir halde yayiliyorlar cimlerde. Ilk gördügümde dudagim ucuklamisti resmen, aval aval bakmistim. Dedigim gibi mahrem diye bir seyi pek takmadiklarindan örnegin spor salonu soyunma odalarinda her sey meydanda dolasiyor insanlar. Erkeklerin soyunma odalarinda duslari birbirinden ayiran bir paravan bile yokmus. Genis bir odada herkes dus aliyormus. Ayni sey saunada da gecerli, pestemal ya da havlu bile sarmadan saunaya giriyor insanlar ve saunalarin büyük cogunlugu karma. Muhafazakar biri degilim ama bu kadar ciplaklik da bana ters. Adem’le Havva bile yaprak koymus cinsel organlarina, sizdeki bu genislik nereden diye sorasim geliyor.
Kültür soku olarak adlandirmasam da cok degil yetmis sene önce soykirim yapan ve bundan ders aldigini söyleyen bir milletin kendilerinden olmayani kücümsemeleri ve icten ice irkcilik beslemeleri inanilmaz itici. Özellikle Türkiye’yi ve Türkleri bulduklari her firsatta elestirmeleri, Türk oldugumu ögrenince burusan suratlari, Almanca konusamiyorsan sinirlenip isleri zorlastirmalari ve ingilizce bilmelerine ragmen inatla konusmamalari gibi can sikan seyler de yasiyoruz burada. Yanlis anlasilmasin, tabii ki her Alman tarafindan yapilan ya da her gün basimiza gelen seyler degil bunlar ama yasadigimiz zaman tadimizi kaciran, dislanmis ve yabanci hissettiren tatsiz detaylar. Yine de Münih oldukca kosmopolit ve aydin bir sehir, böyle tatsiz bir olayla bir kez karsilasiyorsak, belki on kez güzel seylerle karsilasiyoruz. Sonucta kendi ülken disinda nereye gidersek gidelim hep ‚yabanci‘ olacagiz, bu kacinilmaz.
Iste böyle canimslar…
Yorum Yok