Hazirliklarini uzun uzun anlattigim bekarliga veda partimin turistik gezi kismini anlatmaya geldi sira. Biliyorsunuz ki bir nevi spontane gelisen bir planla yeni isyerimden arkadaslarimla Berlin’e gitme karari vermistik. Münih’ten Berlin’e gitmek icin ucak. araba, otobüs ya da treni kullanabilirsiniz. Her birinin kedine göre avantajlari ve dezavantajlari var ama bizim icin zaman önemli oldugundan biraz pahali olmasina ragmen ucagi tercih ettik. Türkiye’den Berlin’e zaten istemediginiz kadar ucus var ve eminim Almanya ici ucustan cok daha ucusa gelecektir sizib Türkiye’den ucmaniz, cünkü nedense burada Avrupa ici ucuslar eger coook erken almazsaniz gercekten sacma pahali. Dedigim gibi biz sadece haftasonu icin gittigimiz icin ucagi tercih ettik, AirBerlin’e uctuk ama tabii ki bendeki talih kimsede olmadigi icin ucusumuza bir hafta kala koca AirBerlin iflasini ilan etti. Sen senelerce hizmet ver, benim bekarliga vedama bes gün kala iflas ediyorum, oldu efendiiim!!! Neyseki ucus gerceklesti yoksa yine ibretlik bir hikaye ile karsinizda olurdum.
Berlin benim icin cekici bir sehir olmustur cünkü ben II. Dünya Savasi dönemine cok merakli bir insanim ve Berlin’in bu dönem ve sonrasina ait cok farkli bir tarihi var. O yüzden her ne kadar bekarliga veda icin gidiyor olsak da ben tabii ki gezilecek yerler rotami cikardim, kizlara da anlattim, gariplerim mustakbel gelin ben oldugum icin kabul etmek zorunda kaldilar.
Bildiginiz gibi Almanya’nin baskenti olan Berlin Kızıl Ordu tarafından ele geçirilince, kent 8 Mayıs 1945’te kapitülasyona uğramis ve Londra Antlaşmasına göre de bütün Almanya’nin ve Berlin 4 sektöre bölünmesi kararlaştirilmis. Batılı Müttefikler (ABD, Fransa ve Birleşik Krallık) şehrin batısını işgal ederken Sovyetler de kentin doğusunda söz sahibi olmus. Almanya Federal Cumhuriyeti’nin Almanya’nın batısında kurulması üzerine Almanya’nın doğusunda Demokratik Almanya Cumhuriyeti(DDR) 1949’da ilan edilmis. Federal Cumhuriyeti başkentini Bonn olarak ilan edince, Doğu Almanlar Doğu-Berlin’i başkent ilan etmis Batı ve Doğu arasında ihtilaf daha da büyüyüp 13 Ağustos 1961 Berlin Duvarı’nın yapılmaya başlamasıyla bu ihtilaf en yüksek düzeye ulasmis. Berlin’in doğusu ve batısı tamamen birbirinden ayriymis ve geçişler sadece belirli kontrol noktalarından mümkünmüs. Almanya Federal Cumhuriyetin’den Berlin’in batısına geçiş tamamen yasakmis ve sınır bölgelerine keskin nişancılar konulmuş. 1989’da Berlin Duvarı yikilmasinin ardindan iki ülke Almanya Federal Cumhuriyeti adı altında tekrar birleşmis. Bir süre sonra Berlin, Birleşik Almanya’nın başkenti olmus. (Kaynak: Vikipedia)
Hikayesi böylesine ilginc olunca gezilecek yerleri de ilginc oluyor. Zaten gezerken sehrin 90’larda asili kaldigi hissine kapiliyorsunuz, bölünmeyi hala atlatamamis gibi bir hali var bana göre. Almanya’nin bircok sehrini gezdim ama Berlin bana Balkan ülkelerinin yalnizligini ve yoksullugunu animsatti nedense. Hayir tabii ki sanayi gelismis, asiri turistik, asiri eglenceli bir sehir ama söylemek istedigim orada sokaklarda gezerken kendimi Münih’te hissettigim kadar özgür ve güvende hissedemedim ya da “hey yyooo Avrupa’dayiz modern sehirler parklar harika sehir” falan diye enerji gelmedi icimden. Kesinlikle görülmeye deger bir sehir ama ben mesela yasanabilir bulmadim, iki günün sonunda “nolur artik Münih’e dönelim” moduna geldim.
Berlin’deki Türk nüfusu sehrin Almanlardan sonra ikinci büyük toplulugunu olusturuyor, yaklasik 250 bin Türk yasiyor ve inanin attiginiz her adimda bunu hissediyorsunuz. Su almaya markete giriyorsunuz, tvde TRT1 acik mesela ya da sokak pazarlarinda kisir, biber dolmasi, karniyarik falan satan teyzeler tezgah acmis. Bir yandan kendinizi evinizde hissediyorsunuz, sahsen ben hemen her dükkanda ya da restoranda Türkce konusacak birini buldum; ama bazen de kendinizi hic turist gibi hissedemiyorsunuz.
Berlin’de konaklama icin cok fazla secenek var ama kisisel tavsiyem Berlin Mitte’de Alexanderplatz’a yakin bir otelde konaklamaniz. Biz bes kiz ayni odada kalalim diye hostel konseptinde olan Hotel Meininger Mitte’de kaldik. Eger bizim gibi kalabalik seyahat ediyorsaniz ya da tek gece konaklayacak bir yer aliyorsaniz bizim oteli kesinlikle öneririm. Hem ucuzdu (kisibasi bir gece icin 40€ ödedik) hem de yürüyerek ya da tam önünde gecen tramvayla turistik yerlere rahatlikla ulasabilirsiniz. Otelle ilgili detaylara BURADAN ulasabilirsiniz.
Berlin’de gezilecek yerlere gelince ben size iki güne sigdirabildigimiz kadarini anlatacagim ama bes gün gecirseniz bes güne sigdirabileceginiz kadar cok sey var.
Alexanderplatz
Her Avrupa sehrinde oldugu gibi burada da merkezi bir meydan var, ama diger yerlerdeki gibi ufacik degil baya devasa bir genisligi var, ayrica gördügüm en kalabalik meydanlardan. Biz bes kiz birbirimizi kaybetmemek icin baya caba harcadik öyle insan dolu. Toplu tasimanin da ortak duragi oldugu icin gelip giden sürüyle insan basinizi döndürebilir. Alexanderplatz’da bir de Berlin’in TV kulesi Berlin Fernseherturm da burada. Görmemek icin gercekten görememeniz gerekir, zira bu kule neredeyse Berlin’in her yerinden görünüyor.
Brandenburger Tor
Branderburg Kapisi hani su tepesinde atlarin oldugu meshur kapi. Alexanderlatz’dan sonra gördügüm en kalabalik yerlerden biriydi, eger kapidan asagiya dogru yürürseniz Berlin’in sehir parki Unter den Linden’e geliyorsunuz.
Holocaust Memorial
Burasi soykirim yüzünden hayatini kaybeden 6 milyon Yahudi’nin anisina insa edilmis bir anit. Genisce bir alanda farkli boyutlarda yerlestirilmis büyük taslardan olusuyor. Almanlar buranin etrafindayken ne hissediyorlar bilmiyorum ama ben taslarin arasinda yürürken gercekten cok etkilendim. Bu anitla ilgili kücük de olsa magazinel bir bilgi: Netflix`te yayinlanan Sense8 dizisinin 1.sezon 11.bölümünde Berlin’de yasayan Wolfgang karakterinin bu anitin icinde bir sahnesi var.
Potsdamer Platz
Burayi cok daha farkli hayal etmistim kafamda ama eski ve oldukca yüksek bir bina ile yeni ve modern bir plazanin yan yana yer aldigi, Sony Center, müze, restoran, kafeleri etrafinda barindiran bir meydan. Görün tabii ama benim gibi büyük beklentiyle gitmeyin.
Checkpoint Charlie
Duvarin hüküm sürdügü dönemde Dogu Berlin-Bati Berlin arasindaki gecis noktalarindan biri olan Checkpoint Charlie günümüzde gidis gelis iki serit yol arasindaki kalan bir kulübe ve önünde sizinle fotograf cektirmeyi bekleyen temsili askerlerden ibaret. Bu askerler Amerikan askeriymis gibi giyinmisler ve davraniyorlar ama tabii ki degiller. Ve tabii ki onlarla fotograf cekinmek parali, 3€ verip askerlerle nöbette poz verebilirsiniz. Ben tabii ki böyle seylere para vermeyecek kadar tutumluydum ama bekarliga veda tisörtlerimizi görünce bir tanesi sordu, kizlar da benim dügünüm olacagini söylediler ve adamlar benimle ücretsiz foto cekindiler 🙂 O sirada ögrendim ki sagimda duran amca Türk, baya catir catir Türkce konusuyor. Dedim ya Berlin’de her yer Türk diye, saka yapmiyordum.
Berliner Dom
Her ne kadar icine girmesem de disindan bile cok görkemli oldugu anlasilabilen bir yer Berlin Katedrali. Onlarca fotografini cekmek isteyeceksiniz, tavsiyem ön tarafinin yani sira arka tarafina da gecin ve nehirle birlikte fotografini cekin. Ayrica nehir kenarinda cok güzel kafeler var, eger güzel havada giderseniz bu kafelerden birinde oturup manzaraya doyabilirsiniz.
Ilk gün buralari gezdikten sonra madem bi nevi Türkiye’deyiz kizlari güzel bir kebapciya götüreyim dedim ve Hasir Mitte’ye rezervasyon yaptim. Birden fazla subesi olan bu kebapciyi gercekten tavsiye ederim, Türk oldugumu, bekarliga veda icin geldigimi ve yanimdaki yabancilarin daha önce Türk yemegi tatmadigini söylememin ardindan bizimle öyle güzel ilgilendiler ki eger giderseniz bir aksam yemegi icin ugrayin. Zaten Almanlarin kendilerine has yemekleri falan yok, domuz sosisi de yemiyorsaniz mis gibi Türk yemegi yemek en iyisi.
Amac bekarliga veda partisi olunca tabii ki Berlin gece hayatini yasamadan dönemezdik ama az kaldi yasamadan dönüyorduk. Zira gitmeden önce her yerde okudugum ve herkesten duydugum üzere Berlin tam bir hipster sehri, öyle Reine tarzi eller havaya yapabileceginiz mekan sayisi neredeyse yok. Ha tabii ben rocker’im despacitolarla isim olmaz diyorsaniz tam size göre ama biz gayet “normal” partileyecek mekan istedigimizden en normallerdinden biri olan Watergate’e gittik, ama sansimiza maalesef o gece rock grubu mu ne sahne aliyormus, disindaki kuyrukta bekleyen tipleri görseniz Allah ya onlarin belasini vermis ya da bizim diyebilirsiniz. Kiliklari, bakislari, tipleri o kadar acayip ama nedense onca garip tipli insanin arasinda biz elbiselerimiz ve topuklularimizla kendimizi onlardan daha garip hissettik. Herkes bizi fahise sandi muhtemelen, hatta önümüzde birkac araba durdu, tabii bu arada biz de gidilebilir kulüp bulmaya calisiyoruz, kuyrukta gördügümüz en düzgün tipli olanlara soruyoruz “biz bu kiyafetlerle nereye gitsek uzayli gibi karsilanmayiz” diye. Sonunda sehirdeki plazalarin birinin tepesinde rooftop kulüp bulduk da gidip insanca eglenebildik.
East Side Gallery (Berlin Duvari)
Seyahatimizin ikinci gününe Berlin Duvarini birakmistik, cünkü diger yerlere göre yürüyerek degil de toplu tasimayla ulasmaniz gerekiyor. Yukarida da söyledigim gibi 1989 yilinda Berlin duvari yikilmis ancak bir kismi yikilmadan korunmus ve cesitli sanatcilarin destegiyle bir acik hava galerisine dönüsmüs. Duvarin hem cadde tarafinda hem de nehre bakan tarafinda sanatcilarin cizdigi resimler yer aliyor. Kalabalik yüzünden fotograf cekmeniz azicik zor olsa da sindire sindire bakarak gecin derim resimlere. Inanin bundan 28 yil öncesinde bu duvarin bir sehri ikiye bölmek icin yapildigi ve bu iki yakada kalan insanlarin birbirini görmeye izinleri olmadigini düsünmek bile cok garip.
Berlin Duvarindan sonra Alexanderplatz’a kadar yürüdük, yol üzerinde nehre bakan cocuklu hipster ailelerle dolu olan kafe-bahce-bar karisimi bir acik hava mekani var. Bence girip iceride bir dolasin, sagda solda oynayan cocuklari izleyin, nehre nazir bir yere oturup biranizi icin.
Iste Berlin gezimi de böyle güzel anilarla tamamladim, güzel bir bekarliga veda partisi oldu. Darisi dügünümün ve balayimin basina 🙂
Yorum Yok