Instagrama gelisinden 24 saat sonra hosaf ettigimiz anket özelligiyle artik hepimiz bir istatistikciye dönüstük. Hepimiz cilgin gibi “hangisini yesem, hangisini alsam, hangisini okusam” falan filan diye sorular sorup cevaplar topluyoruz. Hayir sanki kendi fikrimiz zikrimiz hür irademiz ya da zevkimiz yokmus gibi belki de hic tanimadigimiz insanlarin fikirlerine göre tercih yapiyoruz. Farkinda misiniz bilmem ama bu yolun sonu son degil 🙁 Zaten gitgide storyden paylasmak icin yasayan insanlara dönüstügümüz gibi bir de baskalarinin yorumlarina göre tercihlerimize yön vermeye basladik ki bence giderek kendimiz olmaktan uzaklasiyoruz…
Dedi ve dün yaptigi ankette yogunlukla istenen “Münih’te Yasam” yazilarinin ilkine start verdi 🙂 Ahahah böyle de 10 snde kendimle celisirim iste 🙂
Neyse madem buradaki hayati/hayatimi merak ediyorsunuz ben de elimden geldigince kelimelere dökmeye calisacagim bunu. Zaten buraya tasinirken karar alma asamamdan, tasinma asamama kadar her seyi ayrintili olarak yazmistim ama sonrasi daha bir merak konusu haliyle. Bugün buradaki is hayatiyla ilgili bir yaziyla baslayayim diyorum, sonrasinda sosyal hayat, egitim, saglik gibi konularla devam ederiz ne dersiniz.
Cogunuzun bildigi gibi sekiz yillik Türkiye kariyerinden sonra alti aydir burada calisiyorum. Resmi olarak 6 ay olan deneme sürem (probation phase) bu hafta sona erdi, kovulmadim, mutluyum, gururluyum 🙂 Evet, burada deneme süresi Türkiye`den daha uzun, Türkiye`de genelde 2 ya da 4 ay arasinda degisen bu süre burada neredeyse her firmada alti ay ve sonunda tamamlayamayanlarin oldugunu da duydugum bir zaman dilimi. Bu süre icinde yillik izne cikamama, is seyahatine gidememe gibi kisitlar var ama hicbiri kati degil ve bagli oldugun yöneticiye göre degisiyor. Zira ben ikinci ayimda iki günlük izin alip tatile gidebilmistim. Dedigim gibi yöneticiye, kuruma, calistigin pozisyona göre degisiyor deneme süresindeki kisitlar. Ben neredeyse hicbirine maruz kalmadim ama yine de alti ayin belli dönemlerinde “ya beni kovarlarsa” diye endiselenmeden edemedim.
Türkiye’deyken en büyük bankalardan birinde calisiyordum ve sekiz yilin sonunda hem yaptigim isle hem de karakterimle taniniyor, seviliyordum. Kariyer olarak da iyi bir pozisyona gelmeme az bir zaman dilimi kalmisti ama maalesef hic ayrilmam dedigim ikinci evim olan bankamdan istifa etmek zorunda kaldim. Sekiz yil oturmus bir calisma düzeninin ardindan bir baska firmada yeni, cömez olmak bir süre garip geldi, zira zamaninda yeni mezundum, kariyer olarak cömezdim zaten ama simdi belli bir bilgi birikimiyle geldigim yeni isyerimde mevki olarak iyi bir yerde baslasam da kültüre, sirkete, insanlara, dile yabanci olmak baslarda beni cok zorladi. Yönetici olarak baslamama ragmen ilk bir iki ay stajyer gibi davrandigim cok oldu.
Calistigim sirket ödeme sistemleri üzerine calisan bir Alman sirketi ama dünyanin bircok ülkesinde alt sirketleri var ve cilgin gibi de satin almaya devam ediyor. Ben Münih’teki genel müdürlükte calisiyorum, eski isimden birazcik farkli olarak daha fazla IT odakli calisiyorum. Diger ülkelerdeki sirketlerimize de destek verdigimiz icin bazen takvimlerimiz sapitabiliyor, burada aksam oldugunda Kuzey Amerika’daki sirketteki arkadaslar mesaiye yeni baslamis oluyor, toplantilari bu zaman dilimine göre organize ediyorsun falan. Su an ana sirketin islerin yani sira Dubai, Avusturya, Kuzey Amerika, Yunanistan, Yeni Zelanda, Singapur gibi ülkelere destek veriyorum ve bazen gün delice yogun olabiliyor. Ama yine de pek sikayetci degilim.
Bana cok sorulan sorulardan biriydi, Alman sirketinde Almanca gerekmiyor mu diye. Hem evet hem hayir. Öncelikle dedigim gibi sirket cok farkli ülkelerde faaliyet göstermesinin yani sira calisanlarini da dünyanin farkli ülkelerinden aliyor. Maalesef biz onlar icin ucuz kaynagiz, onlar da bundan yararlanmasini biliyor. Su an sirketin neredeyse yarisi Hintli diyebilirim, ama onlarin haricinde tanismadigim millet ya da irk kalmadi alti ayda. Brezilya`dan Avustralya`ya, Rusya`dan Cin’e, Türkiye`den Misir’a herkes var burada. Hal böyle olunca isleri yürütmenin yolu ingilizceden geciyor, toplantilar, yazismalar ingilizce yapiliyor. Ama bazen Almanlar toplantilarda kendi aralarinda Almanca’ya dönüveriyorlar, sen de aval aval bakabiliyorsun. Bu kadar karisik bir calisan yapisina sahip olunca sirket ici Ingilizce ve Almanca dersleri veriliyor. Evet ingilizce dersleri de veriliyor ve alanlar varmis. Kim onlar, ise nasil alindilar inanin hicbir fikrim yok 🙂 Ben sirkette haftada iki gün Almanca derslerine katiliyorum, A2’yi bitirmek üzereyim, Türkiye’den geldigim zamana göre oldukca iyiyim. Isyerinde herhangi bir gereksinim olmasa da sosyal hayatini sürdürebilmek adina Almanca mutlaka gerekiyor. Neredeyse bütün Almanlar ingilizceyi cok iyi konusuyorlar, ama markette, avmde, doktorda, eczanede yani disarida insanlarla iletisime gecmeniz gereken durumlarda iletisim tercihleri Almanca. Baska ülkeden gelip yerlesenler icin tanidiklari bir tolerans süresi var benim gözlemledigim, asagi yukari 1 – 1,5 yil; ama sonrasinda günlük hayatini idame ettirecek kadar bilmezsen sana asagilik pislik bakisi atabiliyorlar. Cok sükür ki daha bir yilim var 🙂
Burada calistigim ekip yöneticim dahil yedi kisilik bir ekip, her birimiz farkli konulardan sorumluyuz, ben uzmanlastigim alan olan Is Sürekliligi konusunda sirketin sorumlusu, müdürüyüm diyebilirim. Benden önce bu is spesifik olarak yapilmadigi icin sistemi de ekibi de ben kuruyorum o yüzden hem rahatim hem de cok zorlaniyorum. Ekip arkadaslarimin ücü Alman, biri Iranli , biri de Hintli; dogu bati karmasi gibiyiz ama herkes birbiriyle gayet iyi anlasiyor. Ben ekipteki tek kadinim, o yüzden bazen prenses gibi hissedebiliyorum iyi oluyor. Yöneticim bu zamana kadar calistigim en zeki yöneticilerden bir tanesi, tam bir Alman, yasli degil, en fazla kirk yasinda, motorcu, adrenalin hastasi, üc cocuklu bir aile babasi. Mülakatimda acaba cok mu Alman fazla mi ciddi demistim ama birlikte calismaya baslayinca ne kadar iyi bir insan oldugunu gördüm. Umarim bu sekilde de devam eder.
Calisma tempom, saatlerim vs… Sirketin giris cikis saatlerini takip etme gibi bir hastalikli kaygisi yok, “Trustbase Flextime” diye bir sistemleri var, haftalik 40 saatlik calisma süreni doldurmani bekliyorlar ama bu trustbase yani kisinin kendisine ve özdisiplinine bagli. Bu sistem bana tamamen yabanci, cünkü ben 9’dan önce yerinde olmak zorunda oldugun, aksam 6’dan önce ayrilamadigin bir sistemin ürünüyüm, o yüzden ilk günler sapik gibi kimseler gelmeden geliyor, herkesin cikmasini bekliyor öyle cikiyordum 😀 Hatta ilk aylarda yöneticime bu konuyu acmis, su su saatlerde gelip su su saatlerde cikmam senin icin ok mi demistim de adam bana sen uzaydan mi geldin bakisi atmis ve ne zaman gelip gittigin sana kalmis benim umrumda degil demisti 🙂 Tabii sonra ben bi relax :p Yok yok ben kendime günde sekiz saati tamamlayacak bir sistem oturttum, s-bahn saatlerine göre de ayarladim, simdilik yine ofise en erken gelip en gec cikan benim ama bazen isim oldugunda, canim calismak istemediginde, moralim bozuk oldugunda falan daha erken cikabiliyorum. Mesela cumalari ögleden sonra sirkette insan bulmak imkansiza yakin, cuma ögleden sonraya toplanti koymamak gibi yazili olmayan bir kural var, kisacasi cuma ögleden sonra yatis zamani. Insanlar haftanin kalan islerini toparlayip sonrasinda saat 3-4 gibi cikip evlerine gidiyorlar. Bu o kadar normal bir davranis gibi aksam 5’te beni hala ofiste görenler “hayirdir bu saat olmus neden ofistesin” diye soruyorlar bazen.
Dedim ya kimse sapik gibi gelis gidisinizi takip etmiyor diye, izin konusunda da asiri rahatlar. Yani mesela bir isiniz var ya da evinize internetci, kargocu, tesisatci falan gelecek diyorsunuz ki ben bugün evden calisacagim, su su isim var, asiri anlayislilar. Hastaysaniz mesela, üc güne kadar herhangi bir doktor raporu GEREKMEKSIZIN evde yatabilirsiniz sonrasinda hala gecmezse doktora gidip rapor alip yatmaya devam edebilirsiniz. Henüz hasta olmadim ama Türkiye’deyken hastaliktan ölmek üzereyken bile “bence cok hasta degilsin” imalari ile calismaya zorlandigim zamanlar oldugundan su an bu büyük nimet. Diger bir konu da yillik izin, sizler de sahit olmussunuzdur, projeniz vardir proda cikacaktir, yetismesi gereken seyler vardir falan ayarladiginiz biletlerinizi aldiginiz tatile bile gitmenize izin vermezler ya da tatilinizden sizi cagirirlar, hicbir sey yapmasalar tatilde telefonlariyla taciz edip dururlar. Burada yillik izin dedin mi akan sular duruyor, kimse sana “ama su proje var” demiyor, seni tatilinden geri cagirmiyor ya da telefonla rahatsiz etmiyor. Mesela ben bu ayin sonunda dügünüm ve balayim icin tam dört hafta izin kullanacagim ve eger Türkiye’de herhangi bir bunu yöneticiye söyleseniz yemediginiz trip kalmaz eminim. Yillik izin demisken benim yillik iznim yilda 27 is günü ama Muro’nun 31. Neden 30 degil de 31 derseniz o +1 gün dogumgünleri icin verilmis bir gün ve istedigin zaman kullanabiliyorsun <3 Cok ince bir düsünce degil mi? Benimkinde yok ama bizim sirket de dogumgünlerinde calisanlara hediye veriyor, bu yilki hediye adimsayar digital saatler var ya ondan. Bundan önceki yillarda sirt cantasi, spor cantasi gibi hediyeler vermisler. Dogum günüme 14 gün kala hediyemi merakla bekliyorum bende. Evet calisana verilen degeri gördünüz degil mi? Tabii ki bunlari Türkiye’de de yapan sirketler vardir, onlari bu elestirilerime katmiyorum ama yapilmayan bircok sirketin oldugunu biliyorum.
Buradaki is hayatiyla ilgili elestirecegim tek sey ögle yemegi nedir bilmemeleri 🙁 Türkiye’deyken dört farkli menü cesidinden sekiz dokuz cesit ana yemekle tatlisiyla mevvesiyle mükellef ögle yemeklerini ücretsiz yerken burada birakin ögle yemegi vermeyi, ögle yemegi icin ekstra ücret ödemiyorlar bile. Evet maalesef maasiniza yol ve yemek dahil degil, onu kendiniz karsiliyorsunuz. Eee ac mi duruyorsunuz derseniz ögle yemekleri icin farkli cözümler gelistirmisler. Bizim sirketin etrafinda iki tane kantin var ve sirket bu kantinle (Allah razi olsun ki) anlasma yapmis, aldigin yemegin ücreti üzerinden 3€ indirim yapiyorlar (cok cömertlerdir :p) Peki normal bir ögle yemegi ne kadara mal oluyor? Servete arkadaslar, abartmiyorum Midpointte ya da Bigchef’lere verecegimiz paralari bazen kicikirik restoranlardaki yemeklere veriyoruz ya icim aciyor. Mesela yakinimizdaki bir kantin 6.90’a etsiz yemek, 7.90’a etli yemek veriyor her gün, bunun icinde salatasi, ekmegi, suyu, icecegi, tatlisi hicbir sey yok. Ben yine sansliyim gönlü zengin sirketimiz bu kantinlerle anlasma yapmis da her ögün üc euro daha az veriyorum, Muro’da o da yok, garibim mecbur her gün 10€ bayiliyor ögle yemegine. Hal böyle olunca burada evden yemek getirmek pek yaygin. Her yastan ve her mevkiden insan sefertasi mantigiyla evden yemeklerini tasiyorlar, sirket mutfagindaki mikrodalgada isitip yiyorlar. Ben de bazen eger aksam yemeginden bir porsiyonluk yemek kaldiysa ertesi gün sirkete getirip yiyorum, hem yemek ziyan olmuyor hem de param cebimde kaliyor, win win 🙂
Ise gelip giderken s-bahn kullaniyorum, S-bahn sehir ici metro hattinin disinda kalan alanlara da giden tren diyebiliriz. Evden cikisimla isyerine varisim yürümeler ve beklemeler dahil 40 dk sürüyor ve oldukca rahat. Ama kis geldiginde bu yöntemi degistirmek zorunda kalacagim cünkü S-bahn duragi korunakli degil yani acikta ve Münih sogugunda tren beklerken ölebilirsiniz. Yol ve yemek ücreti ödemiyorlar demistim peki aylik ulasim masrafim ne kadar diye sorarsaniz 66€… Maalesef Münih Almanya’nin en pahali sehri ve ulasim da gercekten en pahali kalemlerden bir tanesi. Öyle Türkiye’deki gibi servis falan da yok herkes islerine ya özel araclariyla ya da toplu tasimayla gidiyor, hatta büyük cogunluk toplu tasimayi kullaniyor ama yine de hicbir zaman metrobüs izdihami yasanmiyor 🙂
Son olarak sirketteki sosyal iliskilerden bahsetmek istiyorum, zira bana geldigimden beri garip gelen konulardan biri de bu. Malum Almanlar soguk bir irk, pek paylasimci degiller, bireysellige önem veriyorlar, özel hayata asiri saygi duyuyorlar. Ama bizler, Hintliler ya da dogu ülkeleri pek öyle degiliz; komün halinde yasayip varimizi yogumuzu is arkadaslarimizla paylasiriz, onlar da bizimle paylassin isteriz. Burada isler öyle isteseniz de yürümüyore. Cünkü eger Alman is arkadasiniza özel hayatiyla ilgili ücten fazla soru sorarsaniz alacaginiz yanit “bunlar seni neden ilgilendiriyor” olacaktir. Aslinda haklilar, bize de adamin karisinin ne is yaptigindaan, cocuklarinin kacinci sinifa gittiginden ama dayanamiyoruz genlerimize kodlanmis, soruyoruz. Ama onlar sormuyor, is arkadasi olmaniz disinda umurlarinda degilsiniz. Benim bunu kabullenmem zaman aldi, zira biz Iranli ekip arkadasim ve diger iki Alman arkadasla yemege ciktigimizda cilgin gibi soru soruyorduk onlara, maksat muhabbet olsun, ortam isinsin, arkadas olalim diye. Yazik kibarliklarindan kimilerine cevap verdiler kimilerine bunu bilmene gerek yok dediler susturdular. Onlarsa bize neredeyse hic soru sormadi! Lan insan merak eder haftasonu ne yaptim, nereleri gezdim, cocugum var mi, ailem nerede! Yok! Biz tabi iki orta dogulu ilk haftadan dersimizi aldik, sonra da yavastan ince sorularla bunlari isledik 🙂 Eskiden ögle yemeklerinde biz konusmazsak cenaze evi ziyareti suskunlugunda gecen yemekler simdi azicik muhabbetle gecebiliyor ama bakin azicik diyorum!
Sanirim buradaki is hayatimla aklima gelen baslica seyler bunlar. Eger eklememi istediginiz seyler olursa lütfen sorun, elimden geldigince sizleri aydinlatmaya calisirim. Bunu da bi Alman yapmaz, kiymetimi de bilin 🙂
3 Yorum Var
Benim aylik ulasim param 190€ Yine iyisin. Ama sene sonunda yapacagin vergi bildirimi ile birazini geri alabilirsin. Muro biliyordur bunlari 🙂
[…] da masa basinda yiyor. Hic bizlik degil! Bunlar kisa bir özetti, detaylisini okumak isterseniz BU YAZIMA […]
Merhaba ben su an Münih ten Salzburg a dönüyorum (cünkü yakin bir zamanda Münih e yerlesecegim ve calisacagim is yerini görmek icin gelmistim ve trende tesadüfen Münih te yasamak nasil acaba derken yazinizi okudum ve biraz rahatladim gercekten Tsk. Edrm. Gezgin Kiz Avusturya da 24 yil yasiyorum ve bu büyük degisim hayirlisi diyelim)