Hani avm`de falan gezerken vitrinde bir etek, bir canta, bir ayakkabi falan görürsünüz ama fiyati beklediginizin de üstündedir; o an alamaz indirimi beklemeye karar verirsiniz. Indirim sezonu gelene kadar da resmen aci cekersiniz o ürünü vitrinde ya da bir baskasinda görünce; Allahim neden benim degil de ellerin diye icin icin aglarsiniz. Ama sonunda beklediginiz an gelir, kefen parasi gibi biriktirdiginiz parayi (yani kredi karti limitinizi) gözünüzü kirpmadan verir ve istediginize kavusursunuz. Oh be dünya vardir, nihayet sizindir, ondan hic ayrilmayacaksinizdir. Ama gercekler hic de öyle olmaz, iki üc kullanmadan sonra o da kendini askla sevkle alinmis diger parcalarin arasinda buluverir. Sahip olunduktan sonra degeri yitmistir.
Benim buraya yerlesme hikayemi hatirliyor musunuz? Ya da yakin gecmisi? Bes yil önce yasadigim kara carsamba (ahaha böyle adlandirmak da cok komik oldu ha, sanirsin borsa cöktü o gün :)) sonrasinda hisseleri toparlamak icin verdigim uzun ugraslar, uzmanlik sinavi, muro`yla tanismam, cilgin askimiz :D, sonra bir gün markete kavun almaya gidiyormus da onu haber veriyormus rahatliginda “ben Münih`te is buldum, oraya yerlesiyorum” demesi, bunu dedikten üc ay sonra tasinmasi, benim kucagimda Samet`imle kalakalmam (ay pardon bu selvi boylum al yazmalim hikayesiydi :)) ve ardindan is aramak bulmak tasinmak falanla gecen bir bucuk yil… Dizi yapsan her iki virgül arasindan birer sezon cikarir türk senaristler. Hatta mesela ilk kisim Yaprak Dökümü olur, sonraki kisim Melekler Korusun, sonra Adini Feriha Koydum – Muro`nun Yolu, sonra Kara Sevda ve sonunda Gurbetci Saban 🙂 Gördügünüz gibi hayatta basima gelen her sey dizi tadinda oldugu icin senaryo sikintisi ceken herkese makul bi ücretle gönderebilirim ayrintilari 😀 Neyse ne diyordum, heyecan dolu sezonlarin ardindan “son sezonu olmamis dedirten Lost” tadinda sakin bir hayata kavustuktan dört ay sonra tabii ki rahat batmaya basladi 🙂
Gecen hafta Muro`ya “mutsuzum” diye sizlaniyordum ki adam suratimin ortasina bi tane gecirmesin mi? Yok yok öyle olmadi da, gözlerindeki “daha ne istiyon be kadin” bakislarini yakalamadim degil 🙂 Adam da hakli, bir bucuk yil skypela konusurken “ben oraya gelmek istiyorum böhüüüüüüüü” diye aglarken, geldikten sonra “mutsuzum” deyince kim olsa “bsg” der yani… Ama benim olgun sevgilim hicbir fevri tepki göstermeden “neden mutsuzsun bal petegim?“ diye sorarak mutsuzlugumun kaynagini bulmaya calisti. “Isini mi sevmiyorsun, sehri mi sevmiyorsun, beni mi sevmiyorsun, biriyle mi kavga ettin, biri bise mi dedi, yine ayakkabi mi begendin de pahali cikti, dipboyan mi geldi, kaslarin mi uzadi, selülitin mi cikti, kilo mu aldin, toplantida past tense yerine present tense mi kullandin, söyle neden mutsuzsun“ diye mantikli sorulariyla psikolojik analiz yaparken ben sadece “bilmiyorum uff mutsuzum iste!!111!!!” gibi kacamak yanitlar verebildim. Sonra adam da bezdi tabii, kadinlardaki bu tarzdaki dengesizliklere neden olabilecek birinci faktör olan “periyodik faktöre” yordu, beni kendi halime birakti.
Dünden beri de “blog yazmayi biraksam mi acaba, artik kimse okumuyor, tamam ulen kapatiyorum blogu, bak kapatirim ha saka degil, kapatamazsin mi dedin, görürsün” falan diye baya monolog tartismalar yasiyorum, siyirdigimin resmidir 🙂 Hayir kapatirsan kapat aq kime ne di mi? Sanki millet her sabah hürriyet.com.tr`den önce senin blogunu aciyo, sosyal medyada yazilarini paylasiyo? Yilmaz Özdil mi sandin kendini?
Sen…
2017 yilinda
Sosyal medya almis basini gitmisken,
Birak blog okumayi, haber okumaya tahammülümüz yokken,
Cektigimiz 30 snlik videolarla var oldugumuz
Bu yeni dünyada
Sen neden okunasin?
(Yukarida edebiyat dünyamiza nazim, siir, düzyazi gibi türlerden sonra Yilmaz Özdil tarzi olarak gecen yazi türünü gördünüz :))
Öte yandan blogun siki takipcileri de yok degil, bazen mail ya da yorumlar geliyor “yillardan beri sessiz takipcinim” diye; yaptigimi, yasadiklarimi, basima gelenleri ele alisimi merak eden insan da cok! Onlara da kiyamiyorum, zira hayatim kamu spotu tadinda oldugu icin basima gelen ilginc (pismis tavugun basina gelmeyecek) seyleri buradan paylasayim ki insanlar bilgilensin de istiyorum. Gördügünüz gibi bu kararda bile nükleer deneyin son halkasinda “1 mol mü uranyum eklemeliyim 1.059401 mol mü” tarzinda kafa karisikligi yasiyorum 🙂
Simdi buraya mutsuzum yazdim ya, annem kesin aglar bunu okurken ahahha 😀 Aglama Aysos ya, kizinin klasik kendine dert arama cabalari, simdi aksam örgü örüp dikis dikerim gecer 🙂 Hayir burayi Muro`nun ailesi de okuyor, millet de aramizda sorun var sanacak! Yok ya valla her sey yolunda, siz beni cok tanimiyorsunuz ama bana arada öyle gelirler, bi rahat batar, ama kisa sürer kendime gelirim cok da s`apmamak lazim 🙂 Muro alisti, siz de alisirsiniz.
Sonucta sükredecek o kadar cok seyim var ki: Saglikliyim, ailem saglikli, sevdigim adamlayim, bambaska bir kültüre sahip bir ülkede yeni bir hayat yasiyorum, 29 yasinda yabanci bir sirkette yöneticiyim (böyle yazinda asiri havali oldu yalniz :p), istedigimi aliyorum, yiyorum, istedigim yerleri geziyorum, saatlerimi trafikte harcamadigim, kendime ve hobilerime zamanimin kaldigi bir düzene sahibim. Cok degil 15 yil önce bunlarin hicbiri yoktu, hatta hayal bile edemezdim bunlari; ama hep sükrederek pes etmeyerek, herkesten cok kendime inanarak neler neler yaptim! Nerelerden nerelere geldim…
Yine kendime %100 celistigim bir yaziyi daha sonlandirirken,
Bir kez daha
Belirtmek isterim ki
Mutluyum
Huzurluyum
Yasadiklarimdan ders cikarip
Yasayacaklarimi heyecanla bekliyorum
Her gün yeni bir macera
Ve ben bir maceraperestim…
Imza: Yilmaz Özdil :):):)
9 Yorum Var
Selam,
Öncelikle kapatmayın bloğunuzu 🙂 Almanya da iş arayan biri olarak açıp açıp tekrar okuyorum yazdıklarınızı. Hatta linkedin de profilinize bile baktım. evet o benim 🙂
Şaka bir yana çok iyi yaptınız, doğru karar verdiniz. Sakın mutsuzum diyip olumsuz enerjiyi kendinize çekmeyin, sizi çekemeyenlere ohhh dedirtmeyin.
Bu arada yazmışsınız ama Cv ile ilgili bir kaç ayrıntı sormak isterim. Almanya’ya Cv gönderirken özellikle yazılması gereken ya da yazılmaması gerekenler nelerdir? Fotoğraf mutlaka olmalı mıdır? Medeni hal, doğum tarihi, çocuk gibi ayrıntılar yazılmalı mı? bir çok yere baktım, birbirinin tersi bilgiler verilmişti. Bu konuda yardımcı olursanız çok sevinirim.
Teşekkürler
yaaa cok özür diliyorum cok gec yanit verdim size, böyle bilgilere insanin ne kadar ihtiyaci oldugunu cok iyi bilirim o yüzden özür dilerim. Yazilarim yardimci olabiliyorsa ne mutlu bana. Ben cv`mde fotografi hic cikarmadim, must midir emin degilim ama insanlarin sizin hakkinizda bir fikir edinmesini sagliyor bence, kafanizda bir karakter yaratmak yerine resminizi koyuyor onun yerine o yüzden kisisel tavsiyem koymaniz yonünde. Ben cvme marital status koymustum single diye ama cocuk vs koymadim olsa bile koymazdim, o kisim özel hayata giriyor isvereni ilgilendiren bir detay degil. dogum tarihi bence kesinlikle olmali, adam kac yasinda bir adam aldigini bilsin di mi 🙂 isterseniz size kendi cvmi göndereyim belki isinize yarar fikir verir, ne dersiniz? Sonucta ben o cv ile is buldum 🙂
Merhaba,
Yanıtınız için çooook teşekkür ederim. Mail adresimi yorum kısmında belirttim. Gönderirseniz çok mutlu olurum. İlginize tekrar teşekkürler 🙂
benzer hisleri daha önceden defalarca yaşadığım için, bir yorum bırakmak istedim. neredeyse üç sene önce almanya’ya taşındım üniversite için, beni eski blogum whatsnext’ten hatırlıyorsundur belki. o zamanlar hayalim moda eğitimi almaktı ama sanat tarihine razı geldim, ilk başta çok kolay alıştım aslında – zaman geçtikçe ben burada napıyorum hissi ağır basmaya başladı. keşke almanya’ya gelmeseydim, keşke başka bir şey okusaydım vs. ama istanbul’daki son yıllarımda birçok sebepten dolayı öyle bir ruh halindeydim ki, avrupa kurtuluşum gibiydi. hayallerimdeki gelecek böyle miydi peki? hayır ama hayatım yine de tahmin edebileceğimden iyi gidiyor diye sarsıyorum kendimi her rahat battığında, geziyorum – iyi bir eğitim alıyorum – bir öğrenci ne kadar ayaklarının üstünde durabilirse o kadar elimden geleni yapıyorum. bir de bu kadar zamandan sonra düzenim oturdu ya, onun faydası oluyor. sadece anadilim almanca değil diye red aldığım her staj başvurusunun arkasından bir de bürokratik işlerle debelenirken arada bir saydırıyorum. hep kimse kimseyi anlayamaz derim, ben de senin hislerini bir posttan yola çıkıp genelleyemem tabi ama bence geçiyor. sevdiğin de yanında olunca, böyle hislerin üstesinden gelmek daha da kolay bence. en kısa zamanda kendini iyi hissetmen dileğiyle..
Whats nextì hatirlamaz miyim Edacim ya kimseler yokken kac kisiydik ki buralarda, seni hep o kemik gözlüklerin ve Berlin askinla hatirliyorum elbet 🙂 evet haklisin ben daha yolun basindayim ve bence de hislerim normal sanirim sadece zamana ihtiyacim var ve ben lanet olasi sabirsiz bi insanim tek sorun bu 🙂
Yazmaya devm et canim benim. Kimse okumasa bile kendin icin yazmaya devam et. Cünkü yazi yazmak bir nevi terapi gibi geliyor insana. Insan mutluyken mutsuz olmak icin bir sürü sebep buluyor.
Bu arada mektubunu unutmadim. Daha postaneye gitme firsatim olmadi. Öpüyorum.
cok haklisin güzelim. Bu arada mektubunu da sabirlsizlikla bekliyorum ona göre 🙂
Blog eski bir dost gibidir, bir kaç sene geçse bile gördüğünüzde sanki dün ayrılmışssınız gibi konuşursunuz. Bloglar da böyledir. Bu yüzden ara verseniz de sakına kapamayın.
Ben yurtdışında yaşamak kelimesini aratınca çok ileri sayfalarda görmüştüm blogunuzu ve rss’ye ekledim.
Hazır yorum yapmışken Almanya ile ilgili sorularımı da sorayım;
1- 25.08.17 itibariyle dört ay bitiyor ve Almanca’nızın gelişim hızı nasıl? Türkiye’de yaptığınız çalışmalar nasıldı, faydası ne kadar oldu?
2- Almanya’da yaşadığınız şehir hakkında bir yazı yazabilir misiniz? Burası güzel ama şusu kötü, busu çok iyi tadında.
İyi bloglamalar
selamlar, tesekkür ederim yorum icin. Arada böyle darlaniyorum ama yok birakamam sanirim ben blogu 🙂 Sorulariniza da yanit vereyim
1) Türkiye`de temel denebilecek bir seviyede ögrenmistim Almancayi ama buraya gelince yeniden basladim gibi oldu. Su an A2 seviyesini tekrar bitirdim, sürekli almanca duyuyorum onun cok faydasi oluyor, artik en azindan dilin mantigini neden nicini anlamaya basladim bu acidan dört ay faydaliydi. buradaki alman arkadaslarimla konusmaya calisiyorum konusmadan ögrenilemeyecegi o kadar net ki, sanirim kendimi bunun icin daha da zorlamaliyim.
2) tabii ki yazarim 🙂