Ay yine dayanamadim, kisisel yazmicam demistim ama alin size klasik “Hayata Dokunan Satirlar” yazisi 🙂 Buradaki hayatimla ilgili meraklanan pek cok insan var, teker teker hepsine anlatmaktansa bir kere buradan hem soyut hem de somut olarak yasadiklarimi anlatayim istiyorum.
Biliyorsunuz 25 Mart`tan itibaren Almanya`da yasamaya basladim, bir Aydan fazla zaman gecti ve hayatim nasil geciyor bircok kisinin popüler sorusu. Alistim mi, insanlar nasil, mutlu muyum, pisman miyim, özlüyor muyum, sizlaniyor muyum, bekledigim gibi oldu mu yoksa hayal kirikligi mi yasiyorum acaba? Yaftalamak ya da genellemek istemem ama Dogulu kafa yapisina göre hayatinda bu kadar büyük degisiklik yapan insanlarin bir kesim insan hayal kirikligina ugramasini ister nedense. Ondan aldigi haberde azicik bir sizlanma olsa hemen deser, keske gitmeseydin diye fistekler, kendi kendisine de “cok sükür bugün de kurulu düzenimi bozmadan yasiyorum” diye kisisel tatmin yasar. Eminim sizlerin de cevresinde vardir böyle enerji emici insanlar… Kararlarinizi sizden daha fazla sorgulayan, kafaniza olmadik soru isaretleri birakip kacan insanlar coktur eminim… Benim hikayemin “gelisme” paragrafini da bu sekilde takip eden kisiler var biliyorum, bu yaziyi biraz da o insanlar icin yaziyorum. Bakalim aradiklarini bulabilecekler mi?
Alistim mi? —— Alismak neydi sahi 🙂 Aliskanlik icin 21 gün boyunca tekrarlamak gerekiyordu di mi bir seyi? Bu yüzden bilimsel olarak alistigim kesin. Artik sokaklari, trenleri, duraklari falan ögrendim, en azindan ihtiyacim olanlari 🙂 Cantamda bez torba tasimaya basladim ki, her seferinde markette poset parasi ödemeyeyim. Artik ben de ortalama bir Alman gibi kasada cantamdan kendi bez torbami cikariyorum. Ya da her gün kullandigim trenin hangi kapisindan binersem cikacagim cikisa en yakin mesafede inebilirim falan ögrendim artik bunlari. Alisverisi hangi marketten yapmaliyim, ekmegi nereden almaliyim, hangisinin eti daha sade, hangi portakal suyunu icelim falan gibi ev rutinini de olusturmus durumdayim. 1 yillik üyelikle spora bile yazildim yani siz düsünün. Bu gibi örneklerden de görülebilecegi gibi evet sanirim alistim.
Mutlu muyum? —– En az Istanbul`da oldugum kadar mutluyum. Hatta aksam 17:40`ta isten cikip 18:15`te eve vardigimda hissettigim mutluluk Istanbul`la kiyaslanamaz diyebilirim 🙂
Pisman miyim? —- Pismanlik hissedecek kadar cok sey yasamadim henüz. Ama gecmis tecrübelerimden yola cikarak söyleyebilirim ki isler kötü bile gitse bunu tecrübe olarak görecek bir olgunluga sahibim diye düsünüyorum.
Özlüyor muyum? —- Hem de cok! Yani büyük bir handicap benim hayatim icin aslinda. Cünkü Türkiye`deyken Muro`yu cok özlüyordum, geri kalan herkes yanimdaydi; simdi Muro yanimda ama diger herkes cok uzakta… Tabii ki teknoloji sayesinde hemen her gün ailemle görüntülü konusuyoruz, bir sekilde Özlem gideriyoruz. Ama ailenin disindaki insanlar icin gözden iraksan gönülden de iraksin maalesef. Teknoloji arkadaslik iliskilerinde aradaki uzakligi kapamaya yetmiyor bence… Insanlarin hayatindan uzaklastigin an yerin dolmuyor belki ama yine de yoklugun o kadar da hissedilmiyor. Hani disini cektirdigin ilk günler dilin oraya gider ama sonar alisirsin hatirlamazsin bile oradaki boslugu, ben de geride biraktigim dostlarim arkadaslarim icin cekilmis dis gibiyim 🙁
Sizlaniyor muyum? —- Cok sikayet eden bir insan degilimdir ama burada özellikle havanin kapali, yagmurlu ve soguk olmasindan dolayi cok sizlaniyorum evet. Ama yeter cidden bu soguklar ya!
Bekledigim gibi cikti mi? —- Ben buraya yerlesmeden once özellikle sehirle ilgili beklentilerimi Muro`nun bir bucuk yillik tecrübesine dayanarak ayarlamistim, o yüzden özellikle sosyal hayatla ilgili beklentilerimde hicbir tutarsizlik olmadi. Havasi suyu ulasimi olanaklari pahaliligi falan hepsini bilerek geldim. O yüzden evet bekledigim gibi cikti diyebilirim.
Gelelim simdi de en kritik soruya:
Insanlar nasil? —- Isler burada karisiyor bence. Kendi dilinin konusulmadigi bir yerde yasayan herkesin karsilacagi sorunlarla tabii ki ben de karsilasiyorum. Kimi zaman kasiyere derdimi anlatamiyorum, kimi zaman eczanede tikanip kaliyorum. Bazen is arkadaslarimla konusurken Cem Yilmaz`in dedigi gibi icimden Neither Nor`lar gecerken dilimden inanilmaz aptalca cümleler dökülebiliyor. Bir yandan Almanca ögrenmeye calisiyorum, bir yandan ingilizce iletisip yazisiyorum, sonra da eve gelince türkceye dönüyorum. Beynim kisa zamanda o kadar cok mütercim/tercümanlik görevi üstlendi ki resmen kisa devre yapti yapacak! Elbette zamanla daha normale dönecek her sey ama yasadigim en büyük sikinti kendi dilimle iletisememek sanirim. Bazen bir sey komik bir sey ya da ilginc bir haberi anlatasim geliyor ama simdi diyorum ingilizce cümlelerle onu anlatacaksin, karsisindaki anlayacak da sonra onun üzerine muhabbet döndüreceksiniz falan; bi gözümde büyüyo anlatmadan susuyorum valla bi kösede… Oysa Türkiye`de arkadaslarim “yeter artik bi sus” derlerdi bana! Arkadas edinmeye calismak, sosyal kelebeklik yaparak dost canlisi davranmak, “yeni” sifatini üzerinden atmak icin ugrasmak yorucu cidden. Yine de bu kadar olumsuz etkene ragmen, ögle yemegi arkadaslarim, ekip arkadaslarim, kizlar grubu yemek arkadaslarim, Türklerle cay saati toplasmalarim gibi sosyal hayat belirtileri de sergiliyorum 🙂 Festivallerde insanlarla tanisma, evde ev partisi verme, almanyada yasayan Türk bloggerlarla mektuplasma gibi ilave aktivitelerim de sirada 🙂 Bunlarin hicbirinin olmadigi zamanlarda ise Muro`yla ya parka gidiyoruz, ya sokaklarda yürüyüs yapiyoruz hava kötüyse de evde oturup film ya da dizi izliyoruz. Yani sizlerden ya da Istanbul`da sürdürdügüm hayatimdan pek de farkli olmayan bir sekilde geciyor zamanim.
Iste böyle… Daha sorunuz varsa yazin, bir ara topluca onlari da yanitlarim seve seve 🙂
1 Yorum Var
canim hamidem nasil tatlisin arada yaz boyle kendinden cok ozlemisim 🙂 hayat senin icin hep guzel gecsin. en guzelini yasiyorsun su an sevdiceginle yepyeni bir yerde yepyeni bir hayata basladin. her sey senin gibi guzel olsun 🙂