Muro’nun yanına yerleşme amacıyla çıktığım Münih yolunda iş de bularak kaymaklı ekmek kadayıfına (gerçi düşündüm de damak zevkim açısından dondurmalı sufle benzetmesi daha anlamlı olacak) dönüşen hikayemin yine vatana millete faydası olacağını düşündüğüm kısmı (yaptığım mülakatları) anlatmadan önce bir önceki yazımdan bir düzeltme yapmak istiyorum. Hatırlarsanız orada son söz olarak “azimle sıçan taşı delermiş” yazmıştım ve itiraf ediyorum ben bu yaşıma geldim bu sözün doğrusunu gerçekten bu şekilde sanıyordum. Ama facebooktan bir okur uyardı, meğer sözün doğrusu “azimli sıçan (fare olan sıçan) taşı deler” imiş. Öğrenmenin yaşı yok işte, sözde çok kitap okurum diye de övünürüm. Ayıp bana!
Neyse düzeltmemi de yaptıktan sonra kaldığımız yerden devam edelim hikayemize. En son çıldırmışçasına yaptığım iş arama çalışmalarında mutlu sona ulaşmış ve iş bulduğumu söylemiştim. Ama tabii ki bu da öyle “aa cv’n tam bize göre, gel pazartesi başla” şeklinde olmadı. Baya baya canımı çıkartırcasına uğraştırdılar sağolsunlar beni.
Öncelikle şunu söylemek isterim ki bu yazıları yazmaktaki amacım “görmemiş yurtdışına yerleşmeye karar vermiş, bokunu çıkarırcasına anlatmış da anlatmış” gibi görünmek değil kesinlikle. Zira başardığım iş benim hayatım için çok büyük anlam ifade etse de insanlık için pek de başarı sayılmayacak bir gelişme sadece. O yüzden “ben şunu yaptım, ben bunu yaptım” diye ahkam kesmeyi değil, benim gibi çeşitli sebeplerle başka ülkelerde iş aramak bulmak yerleşmek gibi amacı olan insanlar varsa akıllarında oluşacak soru işaretlerini bir nebze giderebilmek. Ben kendi sürecimde gördüm ki bilinmezlik (her ne kadar Muro bir yıl önce aynı yollardan geçmiş olsa da) karanlık bir odada el yordamıyla yolunu bulmaya çalışmak gibi. Ben de belki bu yazılarla birkaç kişiye o karanlık odada bir ışık olabilirim.
Bulunduğunuz ülkeden farklı bir ülkede iş arıyorsanız ve başvurularınızı online ortamdan ilettiyseniz, uygun bulunduğunuz takdirde sizinle ilk görüşmeyi telefon üzerinden yapmayı teklif ediyorlar (Ben üç farklı firmayla ilk aşama olarak üç telefon mülakatı yaptım). Gönderdikleri görüşme talebi maillerinde genelde bir gün ve saat önerip sizden de uygunluk istiyorlar. Eğer onların önerdiği tarih ya da saat size uygun değilse çekinmeden yeni gün/saat önerebilirsiniz, mülakata katılacak kişilerle görüşüp en kısa zamanda iki taraf için de en uygun zaman ayarlanıyor.
Dear Ms. Tekin,
We thank you for sending us your application papers and for your interest in working at our Company.
We would like to invite you for a telephone interview! Our suggested appointment for an interview with you is:
Friday, 14th October at 10am CEST /11am in Istanbul.
Please briefly confirm this appointment by e-mail or by phone and send us a number on which we can reach you at the appointment time.
We look forward to get to know you soon.
Gün ve saat üzerine teyitleştikten sonra tam da o saatte arıyorlar. Yaptıklarımın mülakatların hiçbirinde dakika şaşmadı. Hepimizin uzmanlık alanları farklı olduğu için tabii ki teknik olarak nelerin sorulduğu kısmını anlatarak sizi sıkmayacağım ama genel olarak bazı bilgiler daha önce telefon mülakatı deneyimlememiş insanlar için faydalı olabilir. Öncelikle mülakatı yapacağınız yer sessiz olsun, mümkünse evinizde odanızda sizi ve karşı tarafı rahatsız etmeyecek seslerden uzak bir yer bulun kendinize. Diğer hayat kurtaran tavsiye ise (bunu tabii ki herkes akıl eder) konuşmayı kulaklık ile gerçekleştirin. Hem hazırladığınız notlara (KESİNLİKLE KÜÇÜK NOTLAR HAZIRLAYIN) bakarken işiniz kolaylaşır hem de kulaklıkla karşı tarafı duymanız ve sesinizin onlara ulaşması için çok daha kolay olacaktır. Parantez içinde yazdığım kısım aslında çok önemli. Her birimiz kendi işimizi rahatlıkla anlatabileceğimizi düşünürüz ancak gerek mülakat stresi gerekse yabancı dilde derdimizi anlatıyor olmak bazı şeyleri unutturabiliyor insana. Benim telefon mülakatlarımdan ikisi ingilizce birisi almancaydı ve karşı tarafın beni görmüyor oluşunun verdiği rahatlıkla 12 kişilik yemek masamın üzerini hazırladığım ipuçlarıyla (kopya da diyebiliriz :p) doldurdum. Ha almanca olan haricinde diğerlerinde bakmaya çok ihtiyaç duymadım çünkü hiçbir zaman konuşma kafamda benim planladığım şekilde geçmedi, ama yine de elinin altında rahatlıkla ulaşabileceğin bilgilerin olması psikolojik olarak rahatlatıcı bir etken. Dediğim gibi işimle ilgili sorulanlarla ilgili detaya girmeyeceğim ama telefon mülakatlarını işe alınmam halinde çalışacağım birimin yöneticisiyle birebir olarak yaptım ve konuşmanın %90’ı mevcut işimdeki rol ve sorumlulukları anlatarak geçti. Kalan %10’luk kısımda ise neden iş aradığım, neden ülke değiştirmek istediğim, başvurduğum pozisyondan ve şirketten beklentilerim gibi biraz daha kişisel noktalara değinerek geçti. Benim motivasyonum eşimin yanına gitmek olduğu için hiçbirini “ben şu anki kurumumda/kariyerimde memnun değilim” gibi dolambaçlı yollara girmeden dürüstçe “nişanlımın Münih’te çalıştığını, hayatımızı orada kurmak istediğimizi, iş bulsam da bulmasam da her halükarda Münih’e geleceğimi, ama kariyer anlamında da kendime bir şeyler katabilmek adına bu işi de almayı çok istediğimi” söyledim. Mülakat yaptığım tüm yöneticiler de bunu gayet insani ve mantıklı bir sebep olarak karşıladı ve haklı bir motivasyon olarak gördüler. O yüzden dürüst olmakta, tam olarak ne için bu değişikliği istediğinizi açıkça anlatmakta fayda var derim ben.
Telefon mülakatlarımın ardından yaklaşık bir hafta sonrasında olumlu/olumsuz yanıtları aldım. Olumsuz olan iki mülakat için bu pozisyon için benimle devam etmek istemediklerini ‘üzülerek’ belirttiler. Olumlu yanıt aldığım firma benimle yüzyüze görüşmek istediklerini ilettiler.
Dear Ms. Tekin,
We thank you for sending us your application papers and for your interest in working at our Company.
We would like to get to know you and invite you to a personal interview to our offices in xxxx.
Please let us therefore know if you need a Visa to visit Germany and if so, please inform yourself how long it takes to get all the necessary documents.
We look forward to the opportunity of meeting you in person soon.
Yours sincerely,
Gönül isterdi ki “inş cnm yaaa, nyse bn brz dşüneym ararm szi!” yazayım ama tabii ki maili okuduktan üç dk sonra ‘kulunuz köleniz olurum, gelmez miyim ablam siz isteyin vizem olmasa da mülteci olur kaçak gelirim’ minvalinde bir yanıt yazıp göndermiştim bile. Sonrasında birlikte yine bir gün belirledik, uçak bileti rezervasyonunu yaptırıp firmayla mutabık kaldım (gidiş-dönüş masraflarımı, varsa kalacak yer ihtiyacımı onlar karşılayacağı için bu bilgileri göndermem gerekiyordu, ama böyle bir durum yoksa onlarla paylaşmak zorunda olmayabilirsiniz). Daha önce de söylediğim gibi her sorunuza sabırla yanıt verip yardımcı oluyorlar. Biz ülkemizde kendi işini bile söylenerek, bir lütuf işliyormuşçasına yapan insanlara alıştığımız için aslında normal olan bu davranışlar şaşırtıyor bizleri. İnsan Kaynaklarında çalışan birinin adayların tüm sorularına sabırla yanıt vermesi, yardımcı olması görevidir ama bizler bazen öyle muamelelere maruz kalıyoruz ki cidden hepimiz soru sormaya korkan insanlara dönüştük.
Konumuza dönersek yüzyüze mülakatın tarihini ayarladıktan sonra mülakata katılacak kişileri (benimkine telefon mülakatı yaptığım müstakbel yöneticim, diğer birimin yöneticisi ve İK yöneticisi katılacaktı) iletip varsa istedikleri ek dokümanları istiyorlar.
Dear Ms. Tekin,
Thanks a lot for your reply.
The managers confirmed xxx, xxth xxx 201x at 10:00 am CEST.
The interviewers will be Mr. C, Mr. M and Mr. B.
Please send us a screenshot of the flight you intend to book so I can check with accounting if this is fine for them.
After I got the confirmation of accounting that we can reimburse the expenses, you can book the flights.
Furthermore, could you please send us a copy of your Bachelor’s Certificate?
Wishing you a nice day!
Bundan sonrası mülakata hazırlanmakla geçti açıkçası, zira artık ipuçları hazırlayıp masaya yayamayacaktım, paşa paşa ingilizce olarak karşımdaki üç kişiyi ‘bu işi almak istediğime’ ikna etmek zorundaydım. Bu yüzden de mülakata kadar (daha önce de bahsettiğim gibi) tez hazırlıyormuşçasına çalıştım. Telefon mülakatında odaklandıkları kısımlar üzerine çalıştım, yetersiz olduğumu düşündüğüm kısımlarla ilgili makaleler okudum, bugüne kadar kendi dilimde yaptığım ve anlattığım işimi ingilizce olarak anlatabilmek adına olası soru ve cevaplar dosyası hazırladım (tam 12 A4 sayfasıydı), sonrasında bunları okuyarak sesimi kaydettim ve geceleri yatarken ya da serviste işe gidip gelirken dinledim. Amacım ezberlemek değildi tabii ki, amacım akıcı bir şekilde konuşabilmekti. Cem Yılmaz’ın gösterilerinde sıkça yer verdiği gibi maalesef Türkler olarak ingilizceyi çok iyi anlıyoruz ama maalesef konuşamıyoruz. Belli eğitim seviyesinde olan insanlar olarak hepimiz grammer olarak ingilizceye çok hakimiz, üstelik izlediğimiz film ve dizilerden, sosyal medyadan, dinlediğimiz şarkılardan telaffuz ve konuşma dilini de biliyoruz. Ama birçoğumuz iş konuşmaya gelince tutulup kalıyoruz. İçimizden neither nor’lu cümleler kurarken kimi zaman en basit cümleyi bile kuramıyoruz. Pratik eksikliği, kendimize güvensiz yetiştirilmemiz gibi şeyler bunun sebebi olabilir ama şahsen kendi sürecimde beni en çok korkutan kısım ingilizce konuşma kısmıydı. Bu yüzden ses kayıtları, yazmalar, okumalar gibi işlere giriştim.
Mülakat günü gelip çattığında heyecandan kalbim yerinden çıkacaktı, o kadar heyecanlıydım. Takım elbise ve topuklu ayakkabılarımla gayet profesyonel bir görüntü çizen ben aslında içimde 23 nisanda tüm okulun önünde şiir okuyacak örgülü küçük kız gibi endişeliydim. Yüzyüze mülakatım iki saatten fazla sürdü, kesintisiz bir buçuk saati işimle ilgili detay sorgulamalarla geçti. Ne yapıyorsun, nasıl yapıyorsun, bu olunca nasıl tepki veriyorsun, daha önce şunu yaptın mı bu projede bulundun mu diye uzuuun uzun anlattırdılar; ciddi ciddi dinleyip notlar aldılar. Bana göre ingilizcem tam bir faciaydı, hatta birden fazla kez “sorry for my english” diye özürler diledim ama her seferinde ingilizcemin gayet anlaşılır ve güzel olduğunu, rahat olup devam etmemi söylediler. Teknik olarak yeterliliğimi ölçmek adına cevaplarımdan tatmin olana dek detaylı pek çok soru sordular. Sonrasında aradıkları adaydan beklentilerini, onun yükleneceği rolleri, yapması beklenen işleri anlattılar.
Mülakatın ilk kısmı bittiğinde (daha işe alındığımı söylememişlerdi) ofisleri ve binayı gezdirip bana alınırsam oturacağım masayı gösterdiler. Birlikte çalışacağım insanlarla tanıştırıp sosyal hayatın şirkette nasıl olduğunu kısaca gösterdiler bana. Stresli bir ilk oturum sonrası böyle bir ara beni hem rahatlattı hem de ‘lan böyle gezdirdiklerine göre alacaklar heralde’ diye de heveslendirdi. Bu küçük tanıtım turu için geçen on dknın ardından toplantı odasına döndüğümüzde bu kez tekliflerini sundular, kontratın detayları konuşuldu ve evet nihayet işe alınmıştım !!!
Bilmiyorum okurken size kolay gelmiş olabilir, belki de benden daha nitelikli insanlar için bu süreçler sıradan ve kolay da olabilir ama ben bu süreci yazarken bile yeniden yaşayıp yeniden strese girdim, yeniden gerildim ve en sonunda yeniden sevindim. Sonuçta kendi adıma en son mülakatlarını yedi buçuk yıl önce üniversiteden mezun olduğu zaman yapmış (üstelik de hepsi türkçeydi) bir insan olarak aradan geçen yılların ardından bu süreci başarıyla atlatmış olmak benim için büyük bir işti. Çünkü Muro gittikten sonra benim iş bulabilmem üzerine yaptığımız çalışma ve konuşmalarda benim en büyük çekincem gerek cvmin gerekse dilimin bir iş bulmak için yetersiz olduğuydu. Kendime güvenmiyordum, çekiniyordum, beceremem sanıyordum. İnsan kendine bazı konularda güvenmeyebilir evet, ama önemli olan kendine güvenmediğin noktaları dürüstçe belirleyip bunu giderebilmek için gerekenleri yapmaya hazır ve niyetli olmak…
6 Yorum Var
Süper bir deneyim…Teşekkürler.
Selam Gezgin Kız,
Sizden ve Almanya serüveninizden birkaç gündür haberdarız. Yazılarınızı ilgi ve takdir ile okuduk, okuyoruz. Biz de Almanya’ya taşınma, orada çalışma-yaşama isteğinde olan bir aileyiz. Naçizane size birkaç sorum olacak. Vakit ayırıp yanıtlayabilirsiniz ya da kapsayıcı genel bir yazı kaleme alabilirseniz, bizi – ve sanıyorum başkaca birçok insanı- çok mutlu edersiniz. (Size özel sürecinizde başınıza gelmemiş, deneyimlemediğiniz konu başlıkları için de, duyumlarınızı ya da görüşlerinizi yazabilirseniz seviniriz. Hepsi bizim için çok kıymetli.)
1) Konsoloslukta Türk mü – Alman yetkililerle mi mülakat gerçekleştiriliyor? ( ya da Almanca mı, Türkçe mi diyelim ? )
2) Konsolosluktaki mülakat ( kişiden kişiye tabi ki değişebilir ama ortalama bir fikir lütfen) yaklaşık kaç dakika sürüyor? Sorulan soruların içeriği hakkında biraz detay verebilir misiniz? Yani açıkçası, başvuru sahibi olarak bizler, nasıl bir bakış açısı ya da cevaplar bütünü ile daha başarılı olabiliriz?
Ülkenin içinde bulunduğu ortam itibariyle, kişisel görüşlerinizi de sezmeye çalışıyorlar mı? Ya da böyle bir yönelimi sizin resen göstermeniz göstermeniz nasıl bir etki yaratır?
Yoksa tamamen bunların dışında, Almanya’daki iş üzerinden birkaç soru ile tamamlanıyor mu mülakat? Eğer öyle ise de, bu durumda nasıl bir hareket tarzı ve duruş sergilenmesini önerirsiniz? (özellikle didik didik ettikleri, üzerine gittikleri konular var mı?)
3)Bir de Almanya’daki yaşam ile alakalı bir sorumuz olacak. Yine tabi bunun cevabı da, kişiye ve içinde bulunduğu şartlara-mesleğine göre değişmekle birlikte; iklim şartları, doğası ve bol yeşile haiz olması, iş imkanları ve şehrin görece zenginliği, Alman eğitim sistemi ve okul standartları ortalamasına göre şehrin eğitim standardının daha yüksek olması (çocukların yetiştirilmesi ve herkes tarafından kabul gören mesleklere ulaşabilecek bir eğitime kolay erişimleri açısından), sanatsal etkinlik ve çocukların gelişimi için gerekli etkinliklere ulaşım, canlılık vs. gibi konu başlıkları açısından ( ve muhakkak sizin de ilave edecekleriniz olabilir ? ) sizin listebaşı şehirleriniz sırasıyla hangileri olurdu? Hisleriniz, yaşam tarzınız ve olaylara yaklaşımınız, bizimle çok büyük bir paralellik gösterdiğinden, fikirleriniz ve kaleme alacağınız olası yazınız, bizim için çok değerli.
Son olarak☺️ 4) Yukarıdaki maddedeki ihtiyaçlara haiz, dört kişilik ortalama bir Türk ailesinin aylık gideri, hangi şehirde ne civarda olur? Muhtemelen diğer şehirler ile alakalı fikriniz olmayabilir.(varsa başımızın üzerinde?) O yüzden, bu konuda, Almanya’da yaşayan diğer arkadaşlar da fikir beyan edebilirse, minnettar oluruz. En ufak bilgi kırıntısına muhtacız.
Vakit ayırıp, okuduğunuz için teşekkürler.
Almanya’daki yaşamınızda da çooook çok mutluluklar…
Selamlar, öncelikle yolunuz acik olsun. Elimden geldigince yanitlamaya calisayim sorularinizi.
1) Konsoloslukta Türk görevliler calisiyor, mülakat Türkce oluyor. Ama ben calisma izni icin basvurmustum, tüm evraklarim tam oldugu icin kadinla iki kelime ya etmisiz ya da etmemisizdir. Ama yanimdaki kiz aile birlesimi ile gidiyordu ve ona bir sürü soru sordular mesela; esinle nerede nasil tanistiniz kac senedir berabersiniz vsvs. Evliliklerinin fake olup olmadigini anlamak icindi sanirim.
2) Dedigim gibi ben calisma izni (Blue Card) basvurusu yaptim, evraklar tamam oldugu icin soru bile sormadilar. Tamamen basvuru türüne göre degisiyor. Ama dogruyu söylemek, beklentini düzgün cümlelerle aciklamak yeterli olacaktir bence.
3) Ben Almanya fani degildim, burada yasamayi aklimdan bile gecirmemistim. Ben Almanyayi ve Almanlari soguk bulanlardim. Buraya geldikten sonra düsüncelerim tamamen degismemekle birlikte biraz yumusadi. Kültür olarak tamamen farkliyiz, sicakkanli degiller, kisisel paylasim cok az, iliskileri profesyonel düzeyde tutma egilimleri var. Iklimi kötü maalesef. Türkiyeden sonra alismasi cok zor oluyor. Günesli gün sayisi az, bulunca kacirmamak icin insanlar kendilerini parklara atiyor yokluktan. Ama evet yemyesil, toplu tasima harika, insanlar saygili, hak hukuk cok belirgin, güvenli, egitim ve saglik sistemi sahane. Yani insan oldugunuzu hissedebileceginiz bir ortam var (Istanbulda maalesef böyle degil). Ben Münih’te yasiyorum, Bavyera eyaletinde yani. Ama Berlin, Dresden, Leipzig, Köln, Stuttgart sehirlerini gezme firsatim oldu. Münih bu saydiklarima göre cok cok pahali bir sehir. Ama bu saydiklarim arasinda da en yasanilir sehir. Bavyera eyaleti Almanya’dan farkli olarak kendine has yasam tarzi olan, gelenekselci, daha zengin kesimi barindiran bir eyalet, o sebeple biraz burnu havada insanlar var burada. Göcmen sayisi Berlin, Hamburg ya da Köln’e göre daha az. Sehirde kaliteli insan sayisi yüksek. Ben Münihi ve burada yasamayi cok seviyorum o sebeple benim yorumum yanli olur ama Berlin’e Hamburg’a asik insanlar da duydum mesela.
4) Münihte ev bulmak cok zor kiralar da cok yüksek, o yüzden en büyük gider kalemi kira olur. Yani ne kadar kazanirsiniz bilemiyorum ama cekirdek aileler icin evler 1400-2000 euro araliginda degisiyor. Yeme icme market alisverisi falan türkiyeyle paralel olacaktir yani orada 600 TL harciyorsaniz burada da 500-600 € verirsiniz gibi düsünün. Egitim ücretsiz bildigim kadariyla, saglik icin de sigortaya aylik 20-25 euro gibi bir ücret ödeniyor sadece. Toplu tasima diger sehirlere göre pahali, evinizin ve gideceginiz yerin uzakligina bagli olarak degisiyor bilet ücretleri. Araba ucuz, benzin de öyle. Disarida aksam yemegi vs gibi konular diger sehirlere göre bir tik daha pahali. Bunlar Münih üzerine yorumlar. Dedigim diger sehirlere turist olarak gittim ve sadece yeme icme ulasim vs olarak Münihten ucuz olduklarini söyleyebilirim ama living costlara iliskin bir bilgim yok maalesef.
Umarim cevaplarim isinize yarar.
Hikayenizde basarilar.
Sevgiler.
İlginiz ve açıklayıcı yazınız için teşekkürler. Pür dikkat izlemeye devam ediyoruz…
Selamlar,
Merhaba, yazılarınız için teşekkürler. Sizden ricam mülakat sorularını biraz daha açabilir misiniz? Örneğin yeni iş değiştirdiniz, size neler soruldu? %10 genel, %90 işle ilgili dediniz ama bu soruları biraz daha açabilir misiniz? Ben de bir iş arifesindeyim, mülakat sorularına bakıyorum ama tam olarak ne çıkacağını ne sorulacağını kestiremiyorum.
Teşekkürler
benim iki mülakatimda da tamamen yaptigim islerle ilgili sorular geldi, nelerden sorumluydun hangi challangelarla karsilastin nasil üstünden geldin ve neden is degistirmek istiyorsun. bu dört ana basliktan sorular diyebilirim. Yani yaptiginiz isi, onu yaparken karsilastiginiz sorunlari, bunlara cözüm nasil buldugunuzu takilmadan anlatabilmelisiniz.