Yavaş yavaş bahar geliyor, euro alıp başını gitmesine rağmen schengen vizeleri yenileniyor, planlar yapılıyor, yeni rotalar ve yeni anılar için geri sayılıyor. Ama şu an benim gibi oturduğu yerde oturmak zorunda kalanlar da eski fotoğraflara bakıp iç geçiriyor, yazmadıkları yazıları yazıp, bazen de yeni seyahat planlarından bahsediyor.
Ben de düşündüm düşündüm, ne yazsam da yazma açlığımı biraz olsun giderebilsem dedim ve evet bugüne kadar belki de kimsenin aklına gelmemiş bir yazı yazayım dedim: Ülkeler ve İçkileri “Her şeye muhalefet timi” bu lafımı mutlaka bana yutturacak, bilmem kim bilmem ne tarihinde bu yazıyı yazmıştı diyecektir, neyse sağlık olsun benimki de ikinci baskı olsun napalım…
Dini sebeplerle ya da kişisel tercihle alkol almayanları hariç tutarsak seyahat edenlerin yapılacaklar listesinde mutlaka gittikleri ülkenin meşhur içkisinden tatmak, mümkünse alıp buraya getirip vitrinde sergilemek vardır. En güzeli nerede yapılır, nereden alınır, nerede tadılır gibi bir sürü detayı not alıp yola çıkar herkes. Ben de kendi seyahatlerimden (ve birazcık da genel kültürümden yardım alarak) hangi ülkede ne içilir kısacık anlatayım dedim.
1 – Sangria – İspanya
Meyve parçaları, bal gibi şekerli tatlandırıcılar, rom, votka gibi sert içkilerle kırmızı şarabın harmanlanmasıyla yapılan sangria evde de kolayca yapabileceğimiz ve içimi çok kolay olan şahane bir içki. Vikipediaya göre Britanya kolonisine bağlı Antil adalarında yapılıp tüketilmeye başlanan sangria günümüzde İspanya ve Portekiz’de tüketiliyor. Googlea ‘sangria yapımı’ yazarsanız bir sürü video karşınıza çıkıyor, yani eğer elinizde uygun malzemeler varsa arkadaşlarınıza sangria yaparak ‘biz her akşam sangria içeriz zaten’ mesajı verebilirsiniz 🙂 Üç yıl önce ispanyolca öğrenme aşkım sebebiyle başladığım dil kursundaki hocam Vicente (kendisi Valencia’lıydı) bir gün evinde yaptığı sangriadan getirmişti bize, ilk o zaman tattığım sangriadan bir sürahiyi bitirebileceğim hissine kapılmıştım ama eğitim öğretim yuvasında sarhoş olmamak için ‘yok bu yetti’ demiştim. Tabii sonrasında gittiğim bir haftalık İspanya seyahatimde bardak bardak sangriayı büyük bir keyifle içmiştim. Zaten İspanya’da sangria içmeyeni dövüyorlar, hele de Barcelona’daki Plaça Reial’de akşam oturup meydanda dolaşan insanlara bakarak o şekerli içkiyi yudumlamak şahane şey bence. (Sangria yapımı için tık tık)
2- Limonçello – İtalya
Yıllar önce Roma ve Floransa gezimizi planlarken yapılacaklar listemizin başlarında ‘limonçello içmeden dönme!’ maddesi vardı. İki kız gittiğimiz bu tatilde onlarca kez gitsem gezmelere doyamayacağım Roma’yı üç güne sığdırmaya çalışırken bir akşam yemeğinde tanıştık limonçelloyla. İtalya’nın güneyinde üretilen bir limon likörü olan bu içki sarı ve şirin görünmesine rağmen içimi oldukça sert. Özel bir limon çeşidinin (Femminello St. Teresa) yağı çıkana kadar ıslatılması sonucu ortaya çıkan sıvının şurupla karıştırılması sonucu yapılan Limonçello öyle bardak bardak içilebilecek bir içki değil ne yazık ki. Ama tabii biz o akşam yemeğinde pizzanın yanına iki tane limonçello söylediğimizde beklentimiz ağız dolusu içebileceğimiz içimi kolay şekerli bir içki olacağı yönündeydi. Ama masaya shot bardağında iki tane içki gelince ‘nasıl ya o kadar parayı bu kadarcık içkiye mi verdik’ olmuştuk. Ama ilk ağız dolusu yudumu aldıktan sonra neden minnacık bir bardakta verildiği gerçeğiyle yüzleşmiştik. Siz siz olun sakın bizim gibi bir kere içmeye çalışmayın.
3 – Limoncino – İtalya
Bu yaz La Spezia ve Cinque Terre tatilimizde tanıştığımız Limoncino limonçellonun ikiz kardeşi bence. Hatta bu yazıyı yazana kadar İtalya’nın güneyinde Limonçello denen içkinin Kuzey İtalya’da Limoncino olarak adlandırıldığını düşünüyordum ki, yazı için araştırma yaparken farkın bundan ibaret olmadığını keşfettim. Cinque Terre Liguriada karşınıza çıkacak Limoncino yapılırken limonların ıslatılarak yumuşatılması işlemi Limonçello’dan farklı olduğu için daha sert ve daha yoğun bir tat elde ediliyormuş. O kadar gurme olmadığım için ve bana ikisi de çok sert geldiği için yüzde yüz farklılar diyemeyeceğim ama bu yaz tatilinde Manorala’da yediğimiz aşırı romantik akşam yemeği sonrası masamıza ikram olarak gelen limoncino şişesinin neredeyse tamamını on dakikada içinde sarhoşluğunun fena olduğunu söyleyebilirim. O kadar kısa sürede bir şişeyi içince Muro’ya ‘sen ne zaman bana evlenme teklif edeceksin?’ diye sorma cesaretinde bulunmuş, bir de verdiği cevabı beğenmeyip saatlerce ağlamıştım. Tabii Manorala – La Spezia arasında yolculuk ettiğimiz trene bütün akşam yemeğini kusmamı da dipnot olarak belirteyim. Ufff, çok utanıyorum.
4 – Becherovka – Çek Cumh.
Bu seneye kadar böyle bir içkinin varlığından bile haberdar değildim ama Prag seyahatimde girdiğimiz bir içki dükkanında her yerde sergilendiğini görünce ‘sanırım meşhur, o yüzden almalıyım’ diye bir şişe alıp getirdim. Prag’a beraber gittiğim ve kendisine ‘Her Boku Bilen’ HBB lakabını taktığımız arkadaşım jagermeister gibi baharatlı bir içki olan Becherovkanın bazı yerlerde artrit hastalığının tedavisinde kullanıldığını söylemişti. Henüz tatma fırsatım olmasa da becherovka anason, tarçın ve 32 farklı bitki özünden oluşan %38 alkol içeren bir likör. 1800lü yıllardan beri üretimi yapılan yeşil şişeli içkinin gizli tarifini üretim sürecine girebilmeye yetkisi olan iki kişi biliyormuş sadece. Ben şok! Coca Cola’dan sonra bir içeçek markası daha sır saklıyor.
5 – Absinthe – Çek Cumh.
Hayatımda sadece bir kez içtiğim ve içtikten sonra ‘ispirto içsem daha iyiydi’ dediğim Absinte halk arasında yeşil peri deniyor. Yine Prag seyahatinde görüp satın aldığım ama şu an dolapta yeşil bir süs içkisi olarak yer alan absentin hikayesi gerçekten çok ilginç. Anason, pelinotu ve birçok farklı bitkiden damıtılarak üretilen bu içki 1700lü yıllarda Fransa ve İsviçre’de yayılmaya başlamış. Hatta 1840’taki Cezayir savaşları sırasında Fransızlar ordusunda dizanteri ve bağırsak kurtlarına karşı tıbbi amaçla bile kullanılmış (tadi domestosla ispirto arasında olunca heralde mikropları anında öldürüyordu). 20. yüzyılın başlarında ise dindar bir kesim tarafından insanları delirttiği, verem, epilepsi gibi hastalıklara neden olduğu gerekçesiyle protesto edilmiş ve bir süre sonra da azalarak bitmiş. Ama yıllar sonra Çek Cumhuriyetinde tekrar ortaya çıkan yeşil peri, içeriğinde bulunan thujone maddesinin esrar/mariuhananın içinde de bulunduğu gibi iddialarla sallansa da Avrupa Birliği tarafından thujonenin yiyecek ve içeceklerde belli miktarda kullanılmasına izin verilmesiyle serbest hale gelmiş. Kaşıkta şeker ısıtıp belli bir prosedürle içilen absenti bence içmeyin, gereksiz. Kolonya için en azından limonlu lavantalı, daha az içiniz yanar. Öyle söyliim.
6 – Şarap – Fransa
Neredeyse her ülkede üretilen şarabın en büyük üretici ülkesi Fransa olduğu için sanırım onlara mal edebiliriz şarabı. Zira ülkemizde de üzümün bol olması sebebiyle birçok şarap üretilmekte ve gayet de tadına doyulmamakta. Ama yine de sanırım Fransa’ya giden herkes güzel bir şarap tatmadan dönmez. Bu kış gezdiğimiz Alsace şarap yolunda çok güzel şaraplar tatmıştık. Tabii ki gönül isterdi ki o rota bağ bozumu sonrası gezilsin ve üretim kısmı da görülebilsin ama kısmet işte. Şarap da bira gibi sanırım dünyanın her yerinde bulunan ve içilen yemeğin yanına en çok yakışan içki. Ben şahsen rose ya da beyaz şarap seviyorum. Kırmızı şarapla ilgili anılarım o kadar mide bulandırıcı ki sanırım 10 yıldan fazladır ağzıma sürmedim. Alkol tüketen herkesin en az bir kez şarap içtiği ve her yerde bulunduğu için üretimini de detaylı anlatmaya gerek yok sanırım. Üzümler eziliyor, üzümdeki şekerle maya birleşiyor ve fermente olmaya bırakılıyor. İşte karşınızda şarap 🙂
7 – Votka – Slav Ülkeleri
Rusya, Ukrayna, Polonya, Belarus gibi slav ülkelerinin sert içkisi olan votka diğer saydığım içkilerin aksine kokusuz ve renksiz. Buraya kadarını zaten biliyorsunuzdur ama peki votkanın hammaddesinin patates olduğunu biliyor muydunuz? Evet, buğday, çavdar gibi bir tahıl ve patatesin pişirilerek malt ile birleştirilip şekerlendirilmesiyle yapılıyormuş. Ya işte insan neler öğreniyor!? Votkayı sek içen cengaverler olduğu gibi enerji içeçeğiyle, meyve suyuyla, kolayla ve hatta birayla (evet bu gözler onu da gördü) içenler var. Siz votkanızı nasıl alırdınız?
8 – Jagermeister – Almanya
Sangriadan sonra en sevdiğim içki olan jagermeister benim topraklarda (Almanya’da) Wolfenbüttel’de Mast-Jagermeister AG şirketi tarafından üretiliyor. 56 çeşit bitki ve baharatın 2-3 gün boyunca suda ıslatılıyor, sonrasında süzülüp bir yıl boyunca meşe fıçılarda bekletiliyor. Bir yılın ardından yeniden süzülerek şeker, karamel, alkol ve suyla karıştırılarak şahane bir likör haline getiriliyor. Jagerle ilgili rivayetlerden biri mide ve hazımsızlığa karşı ilaç olarak üretildiği ama sonra ‘aman sabahlar olmasın içelim güzelleşelim’ kafasına bağlandığı şeklinde. Diğer bir hikaye de (sanırım renginin kahverengi olmasından mütevellit) içinde geyik ve dağ keçisi kanı olduğu yönünde 🙂 Valla öyle ya da böyle jager çok güzel. Ben enerji ile içiyorum ama sek de içimi kolay bir içki.
9 – Quzo – Yunanistan
Miliyetçi duygularımı bastırarak tamamen objektif olarak yazmaya çalıştığım Quzo, Yunanistan’ın anasonlu içkisi. Arkadaşım hediye olarak getirmişti ama uzunca bir süre içmeyip sonradan da SKT’sinin geçtiğini fark edince kör olma korkusuyla açmadan attığım bu içkinin bizim rakımızla aynı olduğu yönünde çok fazla yorum var. Hatta zamanında Osmanlı Sultanı için bir gemide taşınan rakıyı tadan bir grup Yunan’ın ‘hacılar bu içki baya iyiymiş, biz de bundan üretelim ama adını Quzo koyalım, ortamlarda bizim içkimiz deriz, kim bilecek’ şeklindeki girişimi sonucu ortaya çıktığı söyleniyor. Ben diyenlerin yalancısıyım valla!
10 – Tequila – Meksika
İsmini Meksika’nın Jalisco eyaletinde bulunan Tequila kasabasından alan bu gözde içkimiz popüler yaşama en çok damgasını vuran içkidir sanırım. ‘Her barmen bana bir bira, yanımdaki fıstığa da bir tekila’ sözleriyle Türk pop müzik dünyasında herkesçe bilinen bu içki, ‘hayat sana ekşi limonlar sunuyorsa sen de ondan tuz ve tekila iste!’ gibi cümlelerle edebiyat dünyamızda da kendisine yer bulmuştur. Anadolu’da sabır otu dediğimiz Agave bitkisinin damıtılmasıyla üretilen tekilayı, hemen herkes kenarı tuzlanmış shot bardaklarıyla içer ve sonrasında bir dilim limon ısırılır. Genelde gece eğlencesinin sonunda ‘hadi shot atalım’ fikri ortaya çıktığında içilir, kafaları biraz daha güzel yapar.
11 (Bonus) – Rakı – Türkiye
Osmanlı Devletinin son dönemlerinde Rumelideki gayrimüslimler tarafından üretilen rakı, şıra haline getirilen üzümün anasonla yeniden damıtılmasıyla yapılıyormuş. %40 oranında alkol içeren rakı, ‘rakı sofrası’ teriminin isim babası, mezelerimizin yoldaşı, efkarımızın baş tacıdır.
1 Yorum Var
Bu yazıya bulunduğunuz ülkede xuxu ile güzel bir ilave yapabilirsiniz ☺️
Uzun zamandır yazılarınızı okuyamıyordum. Blog yazmaya ilk başladığımız yıllardan beri, birbirimize yaptığımız blog ziyaretlerinden, blog arkadaşlıklarından neler neler geldi aklıma. Zaman çok hızlı geçiyor ve tahmin edilemez. Her zaman mutluluğu hakeden bir insan olduğunuzu düşünmüşümdür umarım tercih ettiğiniz bu yönün sonu hep güzelliklere çıkar. Sevgiler