Seyahat etmeyi de film izlemeyi de çok çok seven bir insan olarak bu iki aktivitenin birleşimi yapımlara (seyahat ederken film izlemek değil tabii ki :)) yani sıradan mekanlar dışında turistik şehirlerde geçen ve insanda o şehri görme isteği yaratan filmleri seyretmeyi çok seviyorum.
Şahsen bu tarz filmleri izleyince etkisinden bir süre çıkamayıp bavulumu toplayıp aynı şehre gidip aynı aşkı ya da aynı kovalamacayı yaşamak istiyorum. Tabii bu istek uçak bileti fiyatlarını, azalan yıllık izinlerini, biten schengen vizesini ve euronun alıp başını gitmesini düşününce yarım saat sonra sönüp gidiyor o ayrı.
Benim gibi böyle turistik şehir temelli filmleri seven varsa diye birkaçını buraya yazayım, kenarda dursun dedim. Ama tam şu an yazarken düşündüm de (açıp bakmadım ama) bunu kesin onedio editörleri düşünmüştür, adını da “izleyince tası tarağı toplayıp gitmek isteyeceğiniz rüya şehirlerde geçen filmler” koymuştur. Neyse… O onu diyosa, ben de bunları diyorum (olmadı iğrenç espriydi, agreed)
Before Sunrise – Before Sunset – Before Midnight
Bu serinin ilk filmi sizi olduğunuz yerden alıp Viyana’ya götürüyor, ikinci filmde Paris’e savuruyor oradan da bizim yakınlarımıza Yunanistan’ın Messinia bölgesine taşıyor. Hala izlemeyeniniz kaldı mı bilmiyorum ama her filmde karakterlerimiz Jesse ve Celine ile her şehri adım adım gezmiş gibi hissedeceksiniz.
Amelie
Amelie’yi onun güzide pozitifliği, küt saçlarını, bisikletini, babasıyla yedikleri yemekleri, onun küçük cücesini, fotoğraf kabinlerini hatırlamayan yoktur sanırım. İşte Amelie ile o güzel gülüşüyle bize Paris’te rehberlik ediyor.
The Men from Uncle
Platonik aşklarımdan birinin (Armie Hammer) başrolünde oynadığı Men of Uncle filmi 1960’larda geçen bir ajan filmi. Doğu Berlin’de başlayan hikaye, aşıklar şehri Roma’da devam ediyor. Çekim kalitesi çok yüksek olan filmi izlerken Roma sokaklarında geziyor gibi oluyorsunuz.
Roman Holiday
1953 yılı yapımı olan ve Audrey Hepburn gibi bir tanrıçanın başrolünde oynadığı Roman Holiday filminde korumalarından kurtulup küçük bir maceraya atılan bir Amerikan prensesinin Roma’da bir gazeteciyle yaşadığı aşkı izliyoruz. Ahhh Roma <3
The Fault in Our Stars
Jojo Moyes’in yazdığı aynı adlı kitaptan uyarlanan ‘biraz ergen’ filmi olan Aynı Yıldızın Altında filminde kanser hastası olan Hazel ve ona aşık olan Gus’ın Hazel’in hastalığı boyunca birlikte yaşadıkları anlatılıyor. Filmin bir kısmında kahramanlarımız Hazel’in çok sevdiği yazarla tanışmak için Amsterdam’a seyahat ediyorlar. Oradaki sahneler Amsterdam’a gidesinizi getiriyor cidden.
Schindler’s List
Fazla söze gerek bırakmayan efsane bir film olan Schindler’in Listesi filminde kurduğu fabrikada Yahudilere iş imkanı sağlayan Oscar Schindler’in Nazi Subaylarıyla olan ilişkileri anlatılıyor. Film Krakow yakınlarındaki Emaye Fabrikasında geçiyor, sonrasında Polonya’dan Auschwitz’e gönderilen Yahudilerden fabrikasında çalışanları kurtarmaya çalışan Schindler’in hikayesinin etkilemeyeceği insan tanımıyorum gerçekten.
Sherlock
Ben dizi olan Sherlock’u yazıyorum ama tabii tüm Sherlock yapımları hepimizde Londra’yı görme ateşimizi körükler eminim. Baker Street’e gidip Sherlock’un John Watson’la yaşadığı evi hangimiz görmek istemeyiz ki…
Breaking Bad
Walter White ve Jesse Pinkman ile Albuquerque şehrinin uçsuz bucaksız çöllerinde o karavanda olmayı isterdik değil mi? Tabii ki uyuşturucu çok kötü bir şey, bizim de niyetimiz New Mexico’nun o çorak topraklarını görmek, Skyler’ın yüzüne tükürüp, Jesse’nin yanağında makas alıp ‘Yooo’ deyip, Walter White sarılmak zaten.
The Grand Budapest Hotel
Renkleri, diyalogları ve otelinin mimarisiyle hipnotize eden Büyük Budapeşte Oteli, Alp Dağlarında aslında var olmayan Zubrowka Cumhuriyetinde geçiyor. Hikaye 1932 yılında otelin şatafatlı günlerinin sonlarına yakın dönemde başlar. Otelde karşılama görevlisi olarak çalışan Mustafa’nın ağzından anlatılan maceramıa göre. Zubrowka savaşın eşiğindedir ama otelin ünlü odacısı Gustave’ın umurunda bile değildir. Otelin zengin misafirlerinin ihtiyaçlarıyla ilgilenen Gustave, diğer zamanlar da ise yaşlı ve sarışın zengin müşterilerle birlikte olmaktadır. Bu kadınlardan bir tanesi Madam Céline Villeneuve Desgoffe und Taxis otelden ayrıldıktan kısa bir süre sonra evinde esrarengiz şekilde ölü bulununca olaylar gelişmeye başlar.
Doctor Zhivago
Rusya’da Bolşevik İhtilalinden sonraki Rus İç Savaşı sırasında devrim liderlerinin birinin karısına aşık olan Doktor Şair Yuri Zhivago’nun dramını izliyoruz bu filmde. Filmi ilginç kılan ayrıntılardan biri de filmde karlı Rusya topraklarına doyuyorsunuz ama film çekildiği dönem itibariyle konusunun geçtiği Sovyetler Birliğinde çekilemediği için İspanya’da çekilmiş. Valla ben izledim, Rusya diye yeminler ederdim o derece olmuş 🙂
Bastille Day
En sevdiğim İngiliz oyunculardan biri olan Idris Elba ve canımız Robb Stark’ımız Richard Madden’in başrollerinde oynadığı filmde, Fransa’nın dini bayramı olan Bastille Day’in arefesinde meydana gelen ve birçok kişinin ölümüne yol açan terörist saldırının iç yüzü araştırılıyor. Biz de bu arada Paris sokaklarında kayboluyoruz tabi 🙂
Inferno
İşte tam burada asın bayrakları. Zira Dan Brown’ın aynı adlı romanından uyarlanan Cehennem filminde Floransa ve İstanbul’a doyuyoruz canlarım.
The Da Vinci Code
Yine Dan Brown ve Robert Langdon ve yine ülkeler şehirler diyorum. Profesör Langdon’ın Opus Dei’nin sırrını aydınlatmaya çalıştığı hikayede önce Paris’te Louvre Müzesinde sonra da Vatikan’ın gizli tünellerinde kayboluyoruz.
Vicky Christina Barcelona
Buram buram aşk ve şehvet kokan bir Woody Allen filmi şimdiki. Javier Bardem, Penelope Cruz ve Scarlett Johansonn’ın başrolünü oynadığı ve İspanya’da bize göre birazcık çapraşık bir aşk ilişkisi yaşayan üç kişinin hikayesini izliyoruz. Hatunların güzelliğini izleyip ‘Bunlar kadınsa biz neyiz’ diye sorgular mısınız, İspanya’yı görerek kemiklerinizi mi ısıtırsınız artık o size kalmış 🙂
Eat Pray Love
Monoton hayatı yüzünden ağır bir depresyona giren ve çıkışı önce İtalya’da sonrasında da Hindistan’da bulan Liz’in mistik, aşk ve Javier Bardem dolu hikayesi. Aynı adlı kitabı da çok sevmiştim ama filmi mutlaka izlemelisiniz, keşiş olup Hindistan’a gitmek isteyeceksiniz. Ha tabii siz de benim gibi gidemeyip ‘aman neyse’ deyip bi kaşık nutella daha yiyeceksiniz ama olsun 🙂
PK
Bir araştırma için dünyamıza gelen uzaylı PK, uzay gemisinin kontrol kumandasını kaybedince Hindistan’ın Rajasthan’da mahsur kalır. Bir yandan PK dünyamızı ve Hindistan’daki Tanrıları çözmeye çalışırken, diğer yanda da Brugge’de tanışan Jaggu ve Sarfaraz yaşadığı aşk hikayesi anlatılıyor.
The Killing
En en sevdiğim dizilerden biri olan The Killing’de Rosie Larson cinayetini çözmeye çalışan Detektifler Holder ve Linden’ın yaşadıkları anlatılıyor. Amerika’nın Seattle şehrinde bir yandan cinayeti çözmeye çalışırken bir yandan da o yağmurlu kasvetli yerde insanlar nasıl intihar etmeden yaşayabiliyorlar cidden merak ediyorsunuz.
2 Yorum Var
Before Sunrise – Before Sunset – Before Midnight üçlemesi benim favori filmlerimden <3 gerçekten de film biter bitmez çıkıp gidesim geliyo 🙂
Bir iki tanesini isleme listeme aldım, Teşekkürler.