Yılların İspanya hayranı, İspanyolca öğreneceğim diye senelerce kafa ütülemiş, didinip çırpınıp kurs bulup gitmiş öğrenmiş, Enrique’sine İspanyolca seslenebilmiş bir insan olarak artık gecem gündüzüm Almanca oldu canımslar.
Yaklaşık altı aydır haftanın üç günü Almanca öğreniyorum ve farkındaysanız buna ilişkin hiçbir paylaşımda bulunmadım. Ben -ki en ufak bir hobisini bile bokunu çıkara çıkara anlatırım- konu Almanca olunca nedense elim gitmedi klavyeye, yazamadım.
Üçüncü dili öğrenme çabalarım yine sitcom tadında geçiyor. Bir kere uygun kursu bulana kadar başıma gelenler ancak benim başıma gelebilirdi. Zira ilk başta yazılıp ücretini peşin gönderdiğim kurs dolandırıcı çıktı ve paramı da alarak ortadan toz oldu. Aylardır ödediğim paranın peşindeyim ama gelmez yani eminim artık. Tabii bir kurstan kelimenin gerçek anlamıyla kazık yiyince apar topar yeni bir kursa yazıldım. Çok şükür ki bu sefer namuslu bir öğretim kurumu çıktı da efendi efendi gidip geliyorum.
Almanca çok zor bir dil, öğrenmek isteyenlere ilk ve en önemli tavsiyem eğer mecburiyetiniz yoksa öğrenmeyin. Gerek yok. Oscar Wilde boşuna dememiş “Hayat Almanca öğrenmek için çok kısa” diye. Enerjinizi, paranızı daha güzel dillere harcayın. Fransızca öğrenin, ne bileyim İtalyanca öğrenin ama Almanca’ya bulaşmayın.
Ha ama benim gibi bulaşmak zorunda kaldınız diyelim, İngilizce gibi hayatımızın her alanında maruz kaldığımız bir dil olmadığından acayip nankör bunu aklınızdan çıkarmayın. Bir hafta Almanca’ya dair bir şey yapmadığınızda yavaş yavaş siliniyor der’ler, die’ler, das’lar… Çalışın. Ama öyle yalandan değil, dinleyerek okuyarak alıştırma yaparak çalışın. Gençseniz, lisede, üniversitedeyseniz cillop gibi vaktiniz var, ama benim gibi yaşınız kemale ermişse, zaten modern köle misali işyerinde beyniniz yanıyorsa kalan vakitlerinizde Almanca öğrenmeye çalışmak mangal gibi yürek istiyor. Valla abartmıyorum. Bu zorlukları peşinen kabul edin.
Bir kere hobi gibi bir şey değil, hani spor olsa, ebru atölyesi olsa, takı kursu olsa cidden rahatlarsın ama dil öğrenirken kafayı boşaltamıyorsun ki, aksine pür dikkat dersi dinliyorsun, aman bir şey kaçırmayayım diye. Hal böyle olunca da zaman geçtikçe zombiye dönüşüyorsun. Bu da kafa yani. Yazık günah…
Artikel olayından yakınmayacağım, çok klişe bir mızmızlanma bence ki beni en zorlayan kısmı “ulan Strand’ın artikeli neydi” diye düşünürken cümlenin geri kalanına odaklanamamak olmasına rağmen artikel olayını kabullendim bağrıma bastım. İspanyolca gibi cinsiyet yüklemişler, sorgulaması bana düşmez. Koskoca Goethe sorgulamamış benim ne haddime zaten. Neyse ama şikayet etmek istediğim bir nokta var ki bu dilde olsa olsa on bilemedin on beş fiil düzenli, geri kalan ve hayatta en çok kullanılan fiiller (gitmek, gelmek, yazmak, okumak, yemek vs) hep düzensiz. Fiilin ikinci hali ayrııı, üçüncü hali ayrııı, aldığı yardımcı fiili ayrııı, dativ mi akkusativ mi o zaten apayrı derken kurallar ve istisnalar içinde boğuluyorsun. Der die das ne ki diyebiliyorsun hal böyle olunca.
Bundan bir yıl önce “bu hayatta hangi dili öğrenmeyi istemezdin?” diye sorsalar bir dakika bile düşünmeden “Almanca” cevabını verir, “Ugandaca bile öğrenirim (öyle bir dil var mı bilmesem de) Almanca öğrenmem, ona ne zamanımı ne paramı harcarım” diye de eklerdim. Ama her zamanki gibi büyük konuşmamın sonucu olarak şu an “Ich möchte gern Deutsch sprechen” diye cümleler kuruyorum.
Yakın arkadaşlarım artık bu halimde dalga geçiyor: Yıl 2023 olmuş, ben altıncı dili mesela Çince’yi öğreniyorum çünkü sevgilim Çin’e gitmiş falan. Çok ayıp! Hem ne var Çince de gayet enteresan bir dil bence, öğrensek fena da olmaz. Zaten günün birinde o kadar dil biliyor olursam önceki yazılarımda bahsettiğim hosteslik kariyerimde emin adımlarla ilerleyebilirim, fena mı!
İşte böyle canımslar… “Bir dil bir insan” diye çıktığım bu yolda şu an üçüncü dili öğreniyorum. Yorucu evet ama yine güzel insanlar tanıyorum, işe yaradığımı hissediyorum, kendime bir şeyler katıyorum. Umarım hedeflerime ulaşmamda güzel bir basamak olursun Almanca. Ve yarim İspanyolca merak etme en kısa zamanda sana geri döneceğim, bunlar hep geçici sevdalar 🙂
4 Yorum Var
dil öğrenmek bir zevk bir tutku seni çok iyi anlıyorum. Ben de üçüncü dilimi yani ispanyolcayı kendi kendime öğrenmeye çalışıyorum. Devam et canım, üç dört beş fark etmez. Zaten birşeyler öğrenmeyeceksek neden yaşıyoruz ki, üstelik öğrendiğimiz şeyden zevk alıyorsak yani bir mecburiyetimiz yoksa.
bir dördüncüye henüz heves etmiş değilim zira almanca baya kanımı kurutuyor.
Viel Glück
đào tạo tiếng anh
trung tâm đào tạo tiếng anh
giày thể thao
cửa hàng giày thể thao
luyện thi toeic