“Yine mi, yetti be, of artık sus” dediğinizi duyar gibiyim, evet yine ben yine İspanya 🙂 Bu konuda yapacağım hiçbir şey yok zira sizi yıllarca buna yeterince hazırladım diye düşünüyorum. Blogumu açtığım günden beri bir gün İspanya’ya gideceğimi biliyordunuz, ee basit konularda bile saatlerce konuşma kapasitesine sahip bir insan olan benim İspanya’yı gidip görüp tek bir yazıda geçiştireceğimi düşünmeniz sizin hatanız olurdu.
Farkındayım her yazıda giriş bölümünü hep aynı şeylerle dolduruyorum. Bıkmayıp devam edene ödül olmuş oluyor fotoğraf ve yazılar ben napiim 🙂 Eh hadi Toledo’yu da gezip görerek serimizin sonuna doğru bir adım daha yaklaşalım ne dersiniz? (Dikkat ederseniz sonu geldi demedim henüz :D)
Toledo Madrid’e yarım saat mesafede minik bir İspanya şehri. Aslına bakarsanız o kadar küçük ki sanırım bizdeki Yozgat falan Toledo ile eşlenik olabilir. Ama gotik mimarisi, Osmanlı’nın yaptığı köprüsü, şehri ikiye bölen nehri ve meşhuuur mazapanı (bence çok gereksiz bir tatlıydı) oralara gitmişken mutlaka görülmesi gereken bir şehir.
Toledo’ya her yarım saatte bir Madrid Atoche istasyonundan tren kalkıyor, tren biletlerini bu kez erken almanıza gerek yok zira dediğim gibi her yarım saatte bir tren olduğundan yer bulamama gibi bir durum söz konusu değil. Biletleri istasyondaki makinelerden alabilirsiniz, kişi başı 12,90 € vererek… Ama bizim gibi aptallık yaparsanız iki katı para da vermeniz mümkün.
Hani geçen yazımda demiştim ya Atoche istasyonuyla ilgili sevimsiz bir anımız var diye, işte anlatmanın zamanı geldi. Şimdi efendim biz Barcelona’dan Madrid’e geldiğimiz gün ‘hazır yarım günümüz var, Toledo’da küçük yer, bavulları otele bırakıp gelelim ve sonra da ilk trenle Toledo’ya gidelim’ dedik. Otele gittik sonra geri döndük ve 13:20 trenine biletimizi aldık ki tam o anda saatlerimiz 12:20’yi gösteriyordu. ‘Aaaa nasılsa bir saatimiz var, hadi yakınlardaki yerleri gezelim’ diye çıktık ve istasyona yakın olan Retiro Park’a doğru yürüdük. Yavaş yavaş rahat rahat böyle. Neyse dönüşe geçtiğimizde saat 13:00’dı ve ‘amaaan nasılsa 20 dkmız var’ gevşekliğinde yine yavaş yavaş yürüyüp güneşin tadını çıkarmaya devam ettik. İstasyona girdiğimizde 13:15’ti daha ‘nasılsa 5 dk vardı canım yetişirdik.’ Farkındaysanız her cümlede bir ‘nasılsa’ bir varsayım bir vurdumduymazlık bir kendini bilmezlik mevcut ve sonuç olarak biz Nah yetiştik!!! İstasyonun içi o kadar karışık ki koşa koşa ve sora sora trenin nereden kalkacağını keşfetmeye çalıştık. Güç bela treni bulduğumuzda tren tam o anda hareket etti ve gözlerimizin önünde Toledo’ya doğru yola çıktı. Saati geçen tren biletleri için herhangi bir değişiklik yapılmadığından 25 € elimizde patladı ve biz Toledo’ya iki gün sonra tekrar bilet alıp gittik. Ne hoş değil mi!
İki gün sonra akıllanmışlar olarak 15 dk öncesinde istasyonda bekliyorduk. Bir müsibet bin nasihatten iyi neticede. Toledo’ya olan yolculuğumuz göz açıp kapayıncaya kadar geçti tabi, oraya vardığımızda da hayatımda ilk kez şu kırmızı iki katlı üst katı açık olan City Bus’larla yapılan turu satın aldık hemen, yanlış hatırlamıyorsam 6 €’ydu. Toledo’nun görülesi yerleri yaya olarak gezilebilecek gibi değil maalesef o yüzden bence trenden inip hemen bir tur otobüsüne binin. Hem rehber anlatıyor hem de arada durup fotoğraf molası veriyorlar ve yarım saat sürmüyor bitiş noktasına ulaşmanız. Bitiş noktası şehrin en tepesi diyebiliriz, oradan da aşağıya doğru inerek ara sokakları, katedralleri keşfedebilirsiniz. Toledo kılıçları ile ünlü bir şehirmiş, şövalye meselesi ile alakalı sanırım, o sebeple kılıç dükkanları var bol bol. Bence fiyatları da uygun, hepimize birer tane lazım bence, hava alanında sorun olmayacağını bilsem bir tane alıp gelirdim heralde 🙂
Şehrin merkezini gezmeniz ne kadar yavaş davranırsanız davranın üç saatten fazla sürmüyor, dolayısıyla dönüş biletinizi daha erken bir saate almak isteyebiliyorsunuz, misal biz 🙂 Ve evet buna imkan tanıyor Renfe, eğer trenin kalkış saatine 15 dkdan fazla zaman varsa ve değiştirmek istediğiniz trende yer varsa hiçbir ücret ödemeden daha erken bir saatte dönebiliyorsunuz.
Ve bu yazıyla birlikte şehir gezmesini bitirmiş bulunuyoruz, dikkat ederseniz İspanya yazılarım bitti demedim 🙂 Daha anlatacak bir iki şeyim daha var. Bekleyin olur mu?
1 Yorum Var
darısı başıma 🙂