Hayat insana
bir çok şey yaşatıyor. Hastalık, ölüm, ayrılık, ihanet, yenilgi, kayıp…
bir çok şey yaşatıyor. Hastalık, ölüm, ayrılık, ihanet, yenilgi, kayıp…
Bir
sürü hayal kırıklığı ile uğraşmak zorunda kalıyor, kah beceriyor kah
beceremiyor ama eninde sonunda yokuşları, tümsekleri ya da önüne çıkan
engelleri aşıyor.
sürü hayal kırıklığı ile uğraşmak zorunda kalıyor, kah beceriyor kah
beceremiyor ama eninde sonunda yokuşları, tümsekleri ya da önüne çıkan
engelleri aşıyor.
Geçiyor evet, ne yaşanırsa yaşansın eninde sonunda geçiyor.
İlk başlarda kuşanılan zırh yavaş yavaş inceliyor, kalbi kaplayan kafesin
demirleri arasındaki mesafe yavaş yavaş artıyor. O aralıklardan kalbe biri girsin
diye değil belki, biraz nefes almak biraz serbest bırakmak için yapıyor ruh
bunu.
demirleri arasındaki mesafe yavaş yavaş artıyor. O aralıklardan kalbe biri girsin
diye değil belki, biraz nefes almak biraz serbest bırakmak için yapıyor ruh
bunu.
Biri
tekrar gelsin istiyor, biri tekrar sevsin istiyor ama bir yandan da yeni doğmuş
küçük bir serçe gibi korkuyor. Ya o da üzerse ya o da giderse diye…
tekrar gelsin istiyor, biri tekrar sevsin istiyor ama bir yandan da yeni doğmuş
küçük bir serçe gibi korkuyor. Ya o da üzerse ya o da giderse diye…
Hatta
üzmesi ya da gitmesi değil belki de, aslında kalbinin tüm sokaklar bir çıkmaza
çıkıyor: Ya yine bağlanırsam, ya yine kendimden fazla değer verirsem o
aralıklardan sızan kişiye.
üzmesi ya da gitmesi değil belki de, aslında kalbinin tüm sokaklar bir çıkmaza
çıkıyor: Ya yine bağlanırsam, ya yine kendimden fazla değer verirsem o
aralıklardan sızan kişiye.
Sanılmasın ki o kişi o değeri hak etmiyor; hak
ediyor ki onca kırgınlığa onca yorgunluğa rağmen alıyor kalp içeriye.Sorun onda
olmuyor zaten, sorun sende oluyor.
ediyor ki onca kırgınlığa onca yorgunluğa rağmen alıyor kalp içeriye.Sorun onda
olmuyor zaten, sorun sende oluyor.
Hani o ilk başlarda kuşanılan o zırh var ya,
hani kendi kendine verilen sözlerden ‘artık kimseye kendimden fazla değer vermeyeceğim’lerden
örülen o zırh, yavaş yavaş eriyor çünkü;
başa döndüğünü hissediyor ve yediremiyor kendine.
hani kendi kendine verilen sözlerden ‘artık kimseye kendimden fazla değer vermeyeceğim’lerden
örülen o zırh, yavaş yavaş eriyor çünkü;
başa döndüğünü hissediyor ve yediremiyor kendine.
Düşünmeyeceğim dese de
düşünüyor, aramayacağım dese de arıyor, üzülmeyeceğim dese de üzülüyor.
düşünüyor, aramayacağım dese de arıyor, üzülmeyeceğim dese de üzülüyor.
Kalp
her zaman bir maratoncu gibi koşuyor, yoruluyor, takılıyor, düşüyor, kalkıyor,
diğerlerine yetişiyor, geçiyor ama hep başladığı start çizgisinde bitiriyor ve
bitiş çizgisinde de başlıyor macerasına.
her zaman bir maratoncu gibi koşuyor, yoruluyor, takılıyor, düşüyor, kalkıyor,
diğerlerine yetişiyor, geçiyor ama hep başladığı start çizgisinde bitiriyor ve
bitiş çizgisinde de başlıyor macerasına.
Başlangıcının bitişi ile eşdeğer bir
pist olduğunu unutarak her seferinde aynı heyecanla ve maalesef aynı
kırgınlıklarla yaşıyor hayatı.
pist olduğunu unutarak her seferinde aynı heyecanla ve maalesef aynı
kırgınlıklarla yaşıyor hayatı.
Belki de
en iyisini o yapıyor; sahibinin sözünü dinlemeden ne hissetmek istiyorsa
yaşıyor kalp.
en iyisini o yapıyor; sahibinin sözünü dinlemeden ne hissetmek istiyorsa
yaşıyor kalp.
Sevmek mi istiyor, mantık ne kadar yapma derse desin seviyor
inadına.
inadına.
Üzülmek mi istiyor, mantık güçlü durmak istese bile gözlere yansıtıyor
hüznü.
hüznü.
Anı yaşamak dedikleri şey var ya, belki de mantıktan çok kalp gerçekten
anı yaşıyor.
anı yaşıyor.
İşte bu
yüzden kalbinin sesini dinlemeli insan. Anı yaşadığı için onun peşinden
gitmeli.
yüzden kalbinin sesini dinlemeli insan. Anı yaşadığı için onun peşinden
gitmeli.
‘O ne der, bu ne söyler’e değil, ‘ben böyle istiyorum’a bakarak
yaşadığı için korkmadan takip etmeli. Sonuçta hayat denilen şey sadece bir kez
yaşanıyor.
yaşadığı için korkmadan takip etmeli. Sonuçta hayat denilen şey sadece bir kez
yaşanıyor.
O tek seferlik hakkı değiştirilemeyecek bir geçmiş için üzülerek,
geleceği belli bile olmayan ‘gelecek’ için kaygılanarak harcamak yerine, o an o
dakika ne hissediyorsan hissederek ne istiyorsan yaşayarak geçirmeli.
geleceği belli bile olmayan ‘gelecek’ için kaygılanarak harcamak yerine, o an o
dakika ne hissediyorsan hissederek ne istiyorsan yaşayarak geçirmeli.
Çünkü
kalp tam da bunu hak ediyor…
kalp tam da bunu hak ediyor…
10 Yorum Var
Yürü be kuzum , kim tutar seni!
Yazdığın her cümlenin altına imzamı atabilirim.
bitanesin tatlım çok teşekkür ederim
Ne güzel yazmışsın.. Kalemine sağlık 🙂
teşekkür ederim ^.^
O ne diyor bu ne diyordaki O ve bu lar ya hayatımızdaki en önemli kişilerse…?
nabza göre şerbet de vermek lazım bence arada tatlım
Emegıne saglık guzel yazı ..
sevgiler..
çok teşekkürler ^.^
tatlım benım bence hayataa yasadıgımız hersey , bır sonrası ıcın bır ders…sen en guzel seylerıııı yasa ınsallah
amin canım hepimiz güzel şeyler yaşayalım inşallah