Source |
“Kasaplık yapan bir işçi, buzhanede son et grubunu getirmek için fabrikaya gelir. Yaklaşık 30 yıldır bu işi yapmaktadır. Son eti buzhaneye koymak için içeri girer ve en arka rafa doğru ilerler. Arkasını döndüğünde fark eder ki, kapılar kapanmış. Bunu fark edince deli gibi kapıyı yumruklamaya başlar; çünkü eğer burada kalacak olursa donarak öleceğini bilmektedir. Saatlerce sesini birilerine duyurmaya çalışır. Sonunda fabrikada kimsenin kalmadığını anladığında bütün umudunu yitirir ve eşine bir mektup yazmaya karar verir. Cebinden çıkarttığı bir parça kâğıda son anlarını yazmaya başlar.
“Sevgili eşim, sizleri çok seviyorum. Bugüne kadar yaptığım her şey için beni affedin. Sizlere çok daha güzel bir hayat sağlamak isterdim. Oğlum sana emanet. Şu an çok üşüyorum. Parmaklarım titriyor ve yavaş yavaş sonumun geldiğini hissediyorum.” Evet. bütün yaşadıklarını yazmaya başlar. Sabah olduğunda kapılar açılır ve içeride yatan birim görürler ve fark ederler ki bu kişi ölmüştür. Fakat anlamadıkları bir durum vardır: Soğutucu çalışmıyordur! O akşam soğutucu bozuk olduğu için sadece havalandırmayı aktif bırakmışlardır.” (Kaynak)
Bu hikayenin birçok versiyonu var internette, gerçek mi yoksa şehir efsanesi mi orası da meçhul… Ama vermek istediği mesaj hikayenin versiyonu ne olursa olsun aynı: İnsan isterse her şeyi başarabilir, hatta ölümü bile…
Bebekliğinizi düşünün mesela, doğduktan 6-7 ay sonra artık o beşikte yapmak sıkıcı gelmiş; ee her seferinde de ağlamak suretiyle anne-babayı çağırmak da yorucu olduğundan kalkıp dolaşma işinde dümeni elimize almak istemiş ve önce emekleyerek sonra da düşe kalka yürüyerek özgürlüğümüzü ilan etmişizdir. Yani doğamız gereği ataleti kabul etmeyen bedenimiz daha bir yaşımıza bile gelmeden bizi ateşlemiş ve hareketsizliğimizi ortadan kaldırıp ‘birey’ olmamız adına ilk adımları bize attırmıştır.
Okumayı sökmemiz, yazmayı öğrenmemiz, F=ma’yı, integrali, periyodik tabloyu, fotosentezi çözmemiz, binlerce soru çözüm üniversite sınavını kazanmamız, üniversiteyi okuyup bitirmemiz, iş bulmamız, çalışmamız bunların tümü biz ‘istediğimiz’ için olmuştur.
Kimseye istemediği bir şeyi yaptıramazsınız. Bebeğiniz o mamayı yemek istemiyorsa yemez; yaşlı ananeniz terli atletini değiştirtmek istemiyorsa değiştirtmez. Kişi sadece kendisi istiyorsa bunlar gerçekleşir.
D. Starr “Nereye gittiğini bilen insana, dünya kenara çekilip yol verir” demiştir. Bu demektir ki, siz bir şeyi gerçekten istemedikçe sizi o hedefe götürecek küçük dokunuşlar oluşmaz. Para biriktirmek istiyorsanız ancak buna rağmen kazandığınızı biriktirmek adına bir şey yapmıyorsanız size kalan sadece sızlanmak olacaktır ve bu yatırım değeri taşımaz. Yükselmek istiyor ama kendinizi gösterecek farklılık yaratmıyorsanız sizin deyiminizle “hakkınızı yerler” ama aslında o hiç sizin “hakkınız” olmamıştır. Yeterince çaba göstermediğiniz hiçbir şey gerçekleşmez, çünkü siz nereye gittiğinizi bilmiyorsunuzdur, dünya da böyle kararsız bünye için istifini bozmayacaktır.
Oysa bir şeyin gerçekten istediğinizde ve buna yönelik bebekken olduğu gibi korkmadan cesurca adımlar attıkça yolunuzun önünde duran o engeller kalkacak ve önünde sonunda gideceğiniz yere ulaşacaksınız. Ve işin en güzel yanı, bu hayatınızda ilk kez yaşadığınız bir tecrübe değil, aksine doğduğunuz günden beri içgüdülerinizle sürekli yürüttüğünüz bir süreçtir. Ayaklanıp yürümeniz, annenizin memesini emme evresinde dişlerinizle fındık kırabilecek hale gelmeniz, konuşamazken şu an bilgisayarlarınızı ustaca kullanıyor olmanız, futbol oynamanız, yüzebilmeniz, araba kullanabilmeniz, bin parçalık puzzle yapabilmeniz, örgü örmeniz, resim yapabilmeniz ve böyle birçok eylemi siz istediğiniz ve bu isteğinize yönelik adımlar attığınız için yapabilir duruma geldiniz.
Doğduğum günden bu yana olan hayat hikayemin son üç yılına hakimsiniz sizler, pek az kişi bilir ondan önceki 21 yılın hikayesini. “Çok zor günler geçirdim vaktiyle” diyor ya İclal Aydın, ben de gerçekten çok zor günler geçirerek şu an bulunduğum konuma geldim. En karanlık günlerde bile ‘isteklerim’ o kadar netti ki kafamda, kendimi istediğim yerde hayal ederek bile mutlu olabiliyordum. Şimdi düşünüyorum da, minör farklılıklar dışında gerçekten 25 yaşım için olmak istediğim yerdeyim. Belli bir kariyer edindiğim işim, çok sevdiğim bir evim, kazandığım ve özgürce harcayabildiğim param, koca bir kütüphanem, az ama öz dostlarımla İstanbul’da tek başıma sürdürdüğüm bir hayatım var. Mutluyum, huzurluyum, güçlüyüm.
Yazmak isterdim bundan on yıl önce, yazdıklarımın birçok kişi tarafından okunmasını, beğenilmesini ve bunlardan önemlisi yazdığım satırların okuyanların hayatına bir nebze de olsun dokunabilmesini, olumlu düşünebilmelerini, gülümsemelerini sağlamasını isterdim o yaşlarda. Bu isteğimi gerçekleştirmek için çok okudum, çeşitli okudum. ‘Hayata Dokunan Satırlar’ı açtım ve yazdım. ‘İsteğim’ doğrultusunda çok doğru adımlar atmışım ki, çok sevdiğim hayatımı değiştiren yazarlardan olan Mümin Sekman benimle irtibata geçti, yazdıklarım hakkında yorumlarda bulundu, beni tanımak adına bana dört saatini ayırdı ve bana hediye ettiği kitaba beni inanılmaz mutlu eden şu satırları yazdı:
Ben yapabiliyorsam sizler de yapabilirsiniz. Tek yapmanız gereken isteklerinizi belirlemek, sonra kendinizi o isteğiniz gerçekleşmiş gibi hayal etmek, yolunuzu somutlaştırmak ve çizdiğiniz o yolda yürümeye başlamak…
Siz doğru adımları attıkça, dünya kenara çekilecek ve kimbilir belki de önünüzde eğilecektir.
Mümin Sekman’ın deyimiyle;
“Hayatta ya tozu dumana katarsınız ya da tozu dumanı yutarsınız, seçim sizin…”
/HT/
10 Yorum Var
Hamidecim öyle mutlu oldum ki okurken ve ilk o cümlelerde dedim ki ''hayatıma dokunan satırlar bunlar'' sonunda da böylesine güzel bir olayın olması beni inan çok mutlu etti. Bazı insanların hayatına dokunuyorsun ve emin ol şu anda bu yazın tam da bulunduğum andaki duruma güzel bir cevap nitaliğindeydi. o yüzden sana teşekkür etmek istedim.
Canım benim senin adına da kendi adıma da çok mutlu oldum… ne güzel senin gibi okuyanların da hayatlarına dokunabiliyorsam…
Sevgili Hamide.. Çok etkilendim okurken, çok duygulandım. Aklına sağlık! İyi ki yazıyorsun sen ve lütfen hep yaz 🙂
ne güzel yazmışsın. şu ilk hikayenin onlarca veersiyonu var, gerçek olduğunu düşünmesem de ana fikir çok net.
bu arada senin şu fotoğraflı, gezmeli postlarını da özledik bilesin 😉
cok güzel bir yazi.ellerine saglik. hayatimiza hep dokundur o satirlari.
öptümmm
çok güzel yazmışsın yine tatlım 🙂
"Nereye gittiğini bilen insana, dünya kenara çekilip yol verir."
Tuttum bu sözü! :))
Hayatıma dokundun. Teşekkürler Hamide 🙂
Tebrikler Hamiş'im <3 Yolun açık ve aydınlık olsun, ışığın her daim parlasın. Hayatta ne istiyorsan en güzel şekilde senin olsun <3
Mümin Sekman çok değerli bir kişisel gelişimcidir, kitaplarının, düşüncelerinin hayatıma artıları çoktur. Ne mtlu ki sana Mümin Hoca'dan böyle güzel geri dönüşümler almışsın. Harikasın! <3
Mutlu huzurlu ve güçlü, işte 25 yılın hikayesi Hamidem neler başamışsın bi bakarmısın? gurur duyuyorum seninle.